Fındık Küfesi Ödemişte Çok Okunacak
Çocukluk ve ilk gençlik yılları Ödemişte geçen ve Ödemişe gelin gelen Gizem Çelebi Çamlı, Fındık Küfesi isimli ilk kitabının tanıtımını Ödemiş Öğretmen Evinde yaptı.
Babasının Ödemişe atanan bir öğretmen oluşundan dolayı çocukluk ve ilk gençlik yıllarını Ödemişte geçiren, eşi de Ödemişli olan Gizem Çelebi Çamlı, ilk kitabı Fındık Küfesinin tanıtımını Ödemiş Öğretmen Evinde gerçekleştirdi.
Kız kardeşi için küçük öyküler yazıp resimleyerek, yazarlığa ilk adımlarını atan Çamlı, içindeki yazma aşkıyla uzun yıllardır yazdığını belirterek şimdilerde ilk kitabını bitirmiş olmanın gururunu yaşıyor.
Ankara da öğretmenlik yapan Çamlı, annesinin hayat hikayesini anlattığı biyografik kitabını ise şöyle tanımlıyor; "Kitap bizim ailemizin bir parçası. Yazmak benim için ilerlediği dönemlerde biyografik kitaplar daha çok ilgimi çekti ve hayatta tanıdığım ilk kahramanım annemin hayat hikayesini yazmak istedim. Bugün Ankaradan buraya kitabımı anneme arkadaşlarının huzurunda hediye ederek ona bir kez daha teşekkür etmek için geldim. Benim için yazmaya cüret etmiş bir eğitimci diyebilirsiniz. Bu ilk kitabım ama asla son olmayacak."
Karadenizli bir anne ve Safranbolulu bir babanın Malatyada doğup Ödemişte büyüyen kızı Çamlı, 12 Eylül mağdurlarından biri olan annesinin hayatta her anlamda verdiği bitmeyen mücadelesini anlatıyor.
Kitabın arka kapaktaki tanıtım yazısı ise şu şekilde;
Yaşı yoktur toprakla tanışmanın. Doğarsın, memeyi emip de doydun mu, anan peştamalına koyuverir seni. Anan kazma, çapa sallarken o peştamal farksızdır evdeki tavandan sallanan beşikten. Bir de kazmanın, çapanın ninnisi vardır ki... Sonra büyürsün ama toprakta. Ona belenmiş, ona bulanmış. Tırnaklarının içi ilk kez toprakla tanışır. İlk oyuncağındır toprak. Azıcık büyüyüp de kendini bildiğin vakit artık topraktan aş çıkartma zamanıdır senin için. Aklın ermez çalışmaya ama anan, baban çalışırken sen de oyalanıverirsin işte yaprakla, böcekle. Çok geç olmadan senin beline de bağlarlar peştamalı. Ayağında kara lastiğinle bir de bakmışsın ki senden ağır küfe sırtında, burnun toprağa değe değe dimdik patikaların zirvesindesin. Fındık küfesi yüklendikçe yüklenir henüz daha büyümemiş çocuk bedenine. Ta evin önüne getirip de şöylece devirmedikçe bir adım durur, bir basamak doğrulursan küfenin ağırlığıyla yıkılıverirsin yere.
Doğar doğmaz mücadeleye düşen bir kadın düşünün. Yaşamın karşı koyulmaz zorluklarının fındık küfesi ağırlığıyla ezdiği bir çocuk, bir genç kız ve nihayetinde bir anne olarak... Çocukluk yıllarını geçim derdiyle, ailenin en küçük kız çocuğu olmanın dayattığı ötekeleştirmeyle; gençlik yıllarını 68 hareketinin alev alev heyecanları ve hayal kırıklıklarıyla geçiren; 1980 darbesinin insan öğüten acımasızlıklarının süzgecinden geçen ve sonunda göğüs kanserini bile yenen bir kadının biyografik romanı, kızının kaleminden satırlara dökülüyor.