SON DAKİKA

Hak Eden Patatesi Alır




Survivor mevsimi başladı. Tam da bu havalarda başlıyor zaten. Kışın en soğuk günlerinde evden dışarı çıkamadığımız; dizilerin tüm kaza, ihanet, entrikalı konuları tüketerek "Aman bu da sıktı ya." diye söylettiği, yaza duyulan çaresiz hasretin geçen tüm yaz boyunca yaşanan hatıraları çeneye vurdurttuğu bu dönemde.

"Bak Survivor eleştirisi yapacak ama kendisi de izlemiş işte." diyorsunuz diyeceksiniz. Evet izledim. İzlemeyen kaldı mı acaba bence bu durum daha tuhaf olurdu.

Benim Survivor eleştirim ya da isyanım aslında çok boyutlu. Bir yanım "Bunlar hep kapitalizm kokan hareketler" şeklinde işe üstten bakınsa da diğer yanım "Ben katılsam nasıl olurdu?" sorusuyla beni gereksiz bir ikileme düşürüyor.

Bildiğim tek şey var ki o da şu: Ben katılsam millet televizyonu sinirinden yere çarpar...
Tüm seçilen yarışmacılar istisnasız manken. Bildiğiniz manken. Meslekleri mankenlik değilse de en azından birkaç kez denemişlerdir ya da teklifleri geri çeviriyorlardır.

Ben daha kendim gibi şöyle 1.55 boylarında hafif kilolu bir kızcağız hiç göremedim. Oluşturulan algı artık bu yarışma içerisinde böyle bir tipi kabul edemiyor.

Yarışmacıların hemen hemen hepsinin ya bir spor salonu var, ya hayatları boyunca eskrime varıncaya dek bütün spor dallarıyla uğraşmışlar ya da zaten milli sporcular.
Daha şöyle hobisi örgü örmek, yemek yapmak olan sıradan bir ev hanımı portresinde kimse katıldı mı? Hayıır.

Diş macunu reklamlarındaki gülümsemesi hep kar beyaz olan kızlar gibi o yoklukta bile bakımlı kalmayı başaran yarışmacıların arasında ben olsam zaten bu iş yarışma formatından çıkıp komediye dönüşebilirdi. Benim ada hayatındaki diş bakımım Tom Hanks'in düştüğü adada dişini çekmeye çalıştığı filmdeki haline dönerdi.

Ülkenin standart yapısından oldukça farklı beyler ve hanımların karınlarını doyurmak gibi en basit seviyeden başlayarak ilerledikleri ödül oyunlarında ise en ilgimi çeken nokta giderek yükselen grafik. Bu seneki sonlara doğru büyük ödül Rihanna ile twerk yapmaya kadar gidebilir benden söylemesi.
Patates ödüllü etaplarda da "Allahım bize kuvvet ver" diye cenge çıkacakları oyunlar yakındır.
Yine ben ve benim gibilerin yarışmaya kabul edilememesinin bir sebebi daha. Ben yarışmacı olsam " Bir tane patates yiyeceğim diye bu kadar yat, kalk, sürün, atla, zıpla hareketi yapamam; vurur kafayı yatar uyurum açlığımı unuturum." diyerek meşhur tembelliğimi taa Dominik Cumhuriyeti'nde bile sürdürürdüm.

Millet hırs görmek istiyor. O patatesi kazanan adamın sanki Sezar'ın Galya'yı fethederken yanında savaşan askeri gibi verdiği coşkuyu, kazanamayanların nasıl ağladıklarını ve çaresizce Hindistan cevizi toparlamaya başladıklarını izlemek istiyor herkes.
Ne yapalım hak eden patatesi alır.

Hülya Ayazoğlu