Merhaba Sevgili Okurlarım (Suriye)
Bu hafta sizlerle paylaşmak istediğim konu Suriye..
Bu hafta sizlerle paylaşmak istediğim konu Suriye.. Hala devam etmekte olan, yanı başımızda kanamaya devam eden kocaman bir yara. Öyle ki yara büyüdükçe cüruf ve pisliği bize de bulaşıyor.. Suriye sorununa başka bir pencereden bakalım istiyorum. Tabii öğretmen olmam sebebi ile çocukların gözünden…
Sevgili okuyucularım maalesef ikinci dünya savaşından itibaren savaşın acılarını, kadın ve çocuklar çekmişlerdir. Rakamlarla bunaltmak istemiyorum ancak savaşlarda inanın askerlerden çok çocuklar ölmüşlerdir. Yakın tarihten hafızalarımızı yoklarsak bunun ne kadar doğru olduğunu sizler de farkına varırsınız. İkinci dünya savaşına noktayı koyan o elim olay, atom bombası ile Japon kentleri Hiroşima ve Nagasakinin bombalanması on binlerce çocuğun ölmesine sebep olduğu gibi, nbsp;hayatta kalanlar da sakat veya engelli olarak hayatlarına devam etmişlerdir. Düşünün sizin çocuklarınız sağlıklı tüm besinlerden alıyorlar. Tüm imkânları var, okula gidiyorlar en önemlisi siz varsınız. Peki onlar.
Bir Suriyeli bir Filistinli çocuk ne yiyor ne içiyor en önemlisi öksüz ve yetimler.nbsp; Ayrıca sizin çocuklarınız her türlü oyunları oynuyorlar, şimdilerde moda olan bilgisayar oyunlarını.. Peki, onlar o çocuklar sizce hangi oyunları oynuyorlar tahmin edebiliyor musunuz?
Geçtiğimiz günlerde ulusal haber kanallarından birinde izlemiş olduğum bir programda dikkatimi çeken bir görüntüyü gözünüzün önüne getirmeye çalışacağım.
Sınırda bulunan bir kampta haber yapmak için orada bulunan bir muhabir ve bir kameraman arkadaşım, Suriyeli küçük bir kızı çekti uzun bir süre. O küçük kızın yüzünde savaşın o zor, soğuk ve acımasız okunabiliyordu. Küçük kızın konuşmasına gerek yoktu. Ardından Halep'te bombalarla yıkılan evin altından çıkarılan çocuğun durumu, başından yüzüne doğru akan kanı eliyle sildikten sonraki yüz ifadesi.
Biliyorum bu görüntüleri bu türden haberleri çok duyar olduk. Bunları söylerken biraz empati yapmanızı ve biraz daha geniş perspektifte olaylara bakmanızı rica ediyorum.
Öyle kaptırıyoruz ki kendimizi günlük işlerimizin yoğunluğuna, iş kaygısına ve hayat kavgasına.. Savaşmak için sarf edilen çabayı birazda geleceğimiz olan çocuklarımız için harcasak.. Çok yakında çocuklarımıza bırakacak bir dünya kalmayacak.
Evet, sözlerimizi bitirirken şiirimizin kahramanı Suriyeli Muhammed Cebel'e kulak verelim Suriye gerçeğini bir de onun dilinden ve onun gözünden bakalım…..
SAAT DOKUZ OTUZ
Saat dokuz otuz
Hala bomba sesleri geliyor
Karşı sokaktan
Ben evimizin kapısından
Çıkamıyorum
Korkuyorum
Annem mutfak kapısının önünde
Yığılmış kanlar içinde
Babam bomba düştüğünde
Duydum sesini sonra
Sesi de yok cismi de
Ben iki saattir
Var ile yok arasında
Beynimin tepesinde
Kurşun sesleri, bomba sesleri
Hala inmedim dünya semalarına
Birden irkildim, uyan dedim kendime
Adın Muhammed Cebel
On iki yaşında bir Suriyeli
Bir öksüz bir yetim
Saat dokuz kırk beş
Hala kurşun sesleri ve bomba sesleri
Geliyor karşı sokaktan
Annemin sesini duyuyorum ağlamaklı
Sonra bir çığlık ve bir kurşun sesi
Saat on,
Bir ambulans sesi duyuluyor
Çığlıklar arasından
Ardından yarı baygın götürüyorlar beni
Ben on iki yaşında bir çocuk
Öksüz ve yetim Adı Muhammed cebel
Dünya unutmasın adımı ve yaşadıklarımı
Hala ödüyor Suriyeli çocuklar benim gibi bedel
Yaşananlara sessiz kalmayın kardeşlerim
Bir gün kalırsanız benim gibi öksüz ve yetim
O zaman anlaşılır söylediklerim
Dünya merhamet ve sevgiden yoksun dönüyor
İnsanlık insanlığını unutmuş
İnsanlık her gün Suriye'de ölüyor.
Olanları tüm dünya film gibi izliyor
Figüranlar bizleriz, başrolde zalimler
Zalime dur demedikçe bu film
Oynanmaya devam ediyor…
Ahmet Okanoğlu