Su Altı Arkeolojisinde Heyecanlandıran Gelişmeler Var
Su altı arkeolojisinde Türkiye adına sevindirici ve heyecan verici bir gelişme daha yaşandı.
2016 yılı tüm dünya ve ülkemiz için sualtı keşifleri bakımından zengin geçen bir yıldı.Muğla Marmaristeki su altı kazılarında bulunan 4000 yıllık gemi batığı, Marmaris açıklarında bulunan 900 yıllık Fatimi dönemi batığı, Hisarönü Körfezi`ndeki 4000 yıllık Tunç Çağı batığı, İsrail Kayserya`da bulunan 600 yıllık Geç Roma İmparatorluğu dönemine ait ticaret gemisi batığı ve daha sayılacak onlarca batık, buluntular derken arkeologlar dur durak dinlemeden çalışmalara devam ettiler.
Geçtiğimiz günlerde ise Marmaris`e bağlı Bozburun Mahallesi açıklarında geçtiğimiz Kasım ayında keşfedilen 2 bin 700 yıllık Tabak batığında, Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü tarafından yapılan sualtı araştırmaları çalışmasında, 43 metre derinlikte, 2 bin 700 yıllık ve arkaik döneme ait olduğu saptanan 60 santimetre uzunluğunda heykel bulundu.
Heykelin su altı tarihinin en büyük Tanrıça heykeli olduğu düşünülüyor.
Yüzeye yakın kum yığını altında ilk başta bir seramik parçası olarak düşünülen heykelin ortaya çıkarılmasıyla ilgili konuşan Ege Bölgesi Araştırma ve Uygulama Merkezi`nin (EBAMER) Müdür Yardımcısı Doç.Dr. Harun Özdaş; "Etrafını temizlediğimizde önce heykelin ayak parmakları görüldü. Çok heyecanlandık. Daha sonra ise heykelin sağlam belden aşağı bölümü ortaya çıktı. Belden aşağısı bulunan tanrıça heykelinin üzerinde elbisesi vardı. Pişmiş toprak heykelin iki parçadan oluştuğu ortaya çıktı. Bu tür heykeller birbirine geçmeli iki parça olarak yapıldığını biliyoruz. Bu nedenle, ikinci yani tanrıça heykelinin üst bölümünde aynı bölgede olduğunu tahmin ediyoruz. Bu eşsiz eser, uzun bir etek giymiş çıplak ayaklı bir kadına olasılıkla da bir tanrıçaya ait. Orijinal boyunun yaklaşık 120 santimetre olduğunu tahmin etmekteyiz. Gerek hava şartları, nedeniyle araştırmamızı kısa kesmek zorunda kaldığımızdan heykelin üst parçasını bulamadık. Fakat 2017 yılında bölgede kazı çalışmalarına başlamayı planlıyoruz.
İlk verilere göre heykeli ve batığı MÖ. 7inci yüzyıl sonuna tarihlemekteyiz. Büyük bir olasılıkla Kıbrıslı bir tanrıçaya ait. Ülkemiz kıyılarında ilk defa bu boyutlarda pişmiş toprak bir heykel tespit ettik. Antik dönemlerde Akdeniz medeniyetlerinin aralarındaki en önemli iletişimi ve etkileşimi deniz yoluyla sağladığını günümüz araştırmalarınla artık anlayabiliyoruz. Bugüne kadar yapılan araştırmalara ek olarak, en son teknolojik cihazlar ve yöntemlerle de yaptığımız çalışmalarda, medeniyetlerin arasında sadece ürün ve malların değil, akıl, düşünce ve felsefenin de deniz yoluyla taşınmış olması gibi bir sonuca ulaşıyoruz. Akdeniz medeniyetleri çağlar boyu denizde iz bırakarak ilerlemiştir. Bizlerde bu izlerden yola çıkarak ülkemiz kıyılarındaki tarihsel süreçte ortaya çıkan ve yok olan medeniyetleri incelemekteyiz." derken eserin konservasyon (eserin korunması için yapılan işlemlerin tümü) çalışmalarının Bodrum Su Altı Arkeoloji Müzesi laboratuvarında yapıldığını belirtti. Özdaş ayrıca; "Heykeli bulduğumuz batığın ana yükünü ise tabaklar oluşturmakta. Geniş bir alana dağılmış olan batık alanından Kıbrıs kökenli amforalar bulunmakta. Gerek buluntular gerekse pişmiş toprak heykel geminin Kıbrıs kökenli olabileceğini göstermekte. Arkaik dönemde Akdeniz`den Ege`ye seyahat eden gemi kendi dönemi içinde Akdeniz Medeniyletleri ile Ege arasındaki ilişkiyi açıklayan önemli veriler sunmakta diye konuştu.