Hayatın İçinden...
Sevgili dostlarım, çoğumuzun kendi kendimize sorduğu bir soruyla sözlerime başlamak istiyorum. Doğamızı temiz tutabilmek adına bir birey olarak ben ne kadar dikkatli ve duyarlıyım?
Her birimiz bu özeleştiriyi yapmalı ve hayatımıza bu doğrultuda devam etmeliyiz aslında. Çünkü çocuklarımıza yaşanabilir bir çevre bırakmak, hepimizin ortak paydası.
Adam sendecilik, bilinçsizlik bizi biz yapan değerlerimizi yok etmekle kalmıyor, doğamızı da yavaş yavaş katledip yaşanması zor bir ortam hazırlıyor.
İşte bu noktada sizlerle önemli bir konuyu ele almak istedim. Daha birkaç yıl öncesine kadar ozon tabakasının delindiğini ve buna kullandığımız deodorantların sebep olduğunu anlatan birçok haber izlemiştik. Herkes nasıl da deodorantlardan uzak durmuştu, şöyle bir hatırlayalım. Ama belli bir süre sonra birçoğumuz bu olayı önemsemedik ve kullanmaya devam ettik. Bir dönem insanlarımız bazı olaylara karşı hassas oluveriyor ama nedense sürekli hassasiyet ne yazık ki kalıcı olamıyor. O dönemlerde birçok üründe büyük harflerle “OZON TABAKASINA ZARARI YOKTUR’’ ibaresi ne kadar da çok yazılırdı. Ama şimdilerde belki yine var, acaba kaçımız alışverişlerimizde bu ibareyi önemsiyoruz. Bitkisel içerikli temizlik ve kişisel bakım ürünleriyle ilgili gerçekler de bu doğrultuda gelişiyor sanki. Doğamıza ve sağlığımıza zarar veren kimyasal bileşenli ürünlerden bu kadar bahsetmişken, bu hassasiyetimizi kaybetmemeye özen gösterelim sevgili okurlarım.
Geçenlerde bir arkadaş toplantısında çok önemli bir olaya şahit oldum. Sizlerle paylaşmadan geçemeyeceğim. Bir arkadaşım evinde bitkisel ürünler kullandığından bahsetti. Hatta 4 yıla yakın bir süredir bunları kullanıyormuş. Sende bir deney yapabilir miyim diye sorunca bende kabul ettim. Az sonra elinde bir tabak ve bir spreyle içeri girdi. Elime o spreydeki maddeyi sıktı. Aynı elimizi yıkar gibi tabağı alta koyduk. İki üç sefer tekrarladı. Hâlbuki ellerim çok temizdi, ya da ben öyle sanıyordum. Elimde olanları görünce gözlerime inanamadım. Hem de ne yalan söyleyeyim çok utandım. Bir anda tabak ellerimden akan simsiyah suyla kaplandı. Bu ellerimden akan simsiyah suyun ne olduğunu merakla sordum. Söylediği beni daha da şok etmişti. Bu simsiyah kir sandığım suyun ise diğer kullandığımız deterjanların petrol türevi kalıntılarıymış. Hemen gidip ellerimi yıkadım. İçeri tekrar girdiğimde merakla sordum. Bana söylediğinde inanamadım. Kullandığımız sprey bitkisel içerikli yağ çözmüş. Hangimiz marketten aldığımız yağ çözle ellerimizi yıkayabiliyoruz ki. Tam anlamıyla şok olmuştum. Kimyasal yağ çöz bir saniyede ellerimizi paramparça edebilir. Ama bu ürün hem ellerimi yumuşattı, hem de zarar vermedi. (Bence Herkes Bu Deneyi Evinde Yapmalı. Ama Dikkat Edelim Ki Bitkisel Yağ Çözle…)
Sonra arkadaşımın evini gezdik ve sıra banyoya geldi. Ve banyo pırıl pırıl. Her yerde bitkisel ürünler kullanıyormuş. Sadece kendisi değil, arkadaşlarını ve akrabalarını da bu konuda aydınlatıyormuş. Çok mutlu oldum bu duruma. Böyle de olmalı bence. Bir birey diğerini, diğeri bir diğerini bilinçlendirmeli. Domino etkisi dedikleri olay tam da bu değil mi?
Düşünsenize birçok canlı türü yavaş yavaş yok oluyor. En büyük etkiyi de çok yazık ki kimyasal atıklar yapıyor. Lütfen çevremiz için daha duyarlı olalım. Hayatımızda doğal ürünlere daha fazla yer açalım. Hem sağlığımız için hem de doğamız için temiz bir dünya için el ele verelim.
Mutlu, Sağlıklı Kalın…
Çiğdem Sönmez