Geçmişe Özlem
Merhaba sevgili okuyucularım.
Dost sohbetleri arasında mutlaka geçer geçmiş hatıralar. 80 li ve 90 lı yıllar. Özlemle andığımız iç çektiğimiz yıllar. Daha mı samimiydi her şey o zamanlar bilmiyorum ama sanki çok daha başkaydı. Daha doğal daha temizdi. Teknoloji diye bir şey duyuyorduk ama hayatımıza çok da girmemişti. En teknolojik oyuncak "Tetris" ti. Gazetelerin verdiği maket evler. Kupon biriktirme dönemleri.
Çocukluğu ve ilk gençlik yılları 80 ve 90 lı yıllar da geçenler biraz hatıralarımızı tazelemeye ne dersiniz? Biraz özlem, biraz gülümseme, biraz iç çekmelere var mısınız?
Sokakta oynayan çocuklar ve annelerimizin yaz geceleri sokakta çay içme ve çekirdek yeme seansları. En sevdiğimiz program Barış Manço'nun Adam Olacak Çocuk. İsim şehir hayvan oyunu. Trt 2 de yayınlanan Yalan rüzgârı. Uzun süre bağlanmasını beklediğimiz ev telefonları. Bir de o telefonlarda tuş kilidi olurdu. Ben onu tokayla açmaya çalışmış ve başarmıştım. Sanki bir savaş kazanmış gibi de mutlu olmuştum. Sonra annem telefonun bulunduğu odayı kilitlemekte bulmuştu çareyi. Sarı telefon kulübeleri vardı, jetonlu, sıraya girilirdi. Yılbaşı bayram ve özel günlerde kartpostal atılırdı. Sevdiklerimize ulaşmak için biraz emek harcamamız gerekirdi.
Sarı gazoz ve kara gazoz vardı hayatımızda. En sevdiğim çikolata pekmezli yoğurttu mesela. Rahmetli babaannemin benim için kendi elleriyle yaptığı tereyağında pişirdiği yumurtanın tadı hala damağımda. Annelerimiz 80'ler deki gibi garip giyinmiyordu ama o kazak üstüne takılan kemer hafızalarımızda hala. Sobada pişen kestaneler. Çıtırdayan odun sesleri. Çat kapı gelen komşular. Bisikletlerimize taktığımız renkli paletler. Çatılara takılan antenler. Savaş Ay ve A takımı. Pazar gecesi sineması. Şeker kız candy. Kara Şimşek kesinlikle unutulmamalı tabi. Okulun bahçesine çizilen sek sek oyunu ve yerlerde oturup oynadığımız beş taş.
Sonra ilk gençlik yılları yine doksanlar. Walkman'ın varsa kralsın. Tüm karizma sende. 90lı yılların sonunda cep telefonum oldu. Sadece yes-no olan telefonlar. Kısa mesaj dönemleri. 2000 yılı Milenyum dendi.
Gerçekten de Milenyum. Teknoloji olanca hızıyla ilerledi. Yetişmek için hızlanmak gerekti. Zaman teknoloji zamanı, çocuklar milenyum çocuğu oldu. Doğal gaz geldi. Sobalar yavaş yavaş tarihteki yerini almaya başladı. Sanal ve gerçek arasında sıkışan çocuklar Matrix kurgusuna inanmaya başladı. Hayatımıza öyle bir girdi ki her şey tamamen değişti. Hayatlar da sanki biraz sanallaştı. Paylaşmak anlam değiştirdi. Fotoğraf paylaşmak söz paylaşmak mutluluk paylaşılmaya başladı. Güzel anlar gülümseyen yüzler paylaşıldı. Sosyallik anlam değiştirdi. Bu kadar da acımasız olma dediğinizi duyar gibiyim. Hayat kolaylaştı bu bir gerçek. Bilgiye ulaşmak kolaylaştı. Dünyayı takip etmek, gündemi takip etmek hepsi kolaylaştı. Uzaklar yakın oldu. Eski dostlar parmaklarımızın altında iletişim kurmak kolay zahmetsiz hale geldi.
Her şey zamanında güzel demiş büyüklerimiz. O yıllar şimdi hafızalarımızda hoş bir anı olarak kaldı, özlemle yad ettiğimiz. Zaman hızla akıp gidiyor, önemli olan hoş bir seda bırakabilmek geriye.
Sevgiler…
Dost sohbetleri arasında mutlaka geçer geçmiş hatıralar. 80 li ve 90 lı yıllar. Özlemle andığımız iç çektiğimiz yıllar. Daha mı samimiydi her şey o zamanlar bilmiyorum ama sanki çok daha başkaydı. Daha doğal daha temizdi. Teknoloji diye bir şey duyuyorduk ama hayatımıza çok da girmemişti. En teknolojik oyuncak "Tetris" ti. Gazetelerin verdiği maket evler. Kupon biriktirme dönemleri.
Çocukluğu ve ilk gençlik yılları 80 ve 90 lı yıllar da geçenler biraz hatıralarımızı tazelemeye ne dersiniz? Biraz özlem, biraz gülümseme, biraz iç çekmelere var mısınız?
Sokakta oynayan çocuklar ve annelerimizin yaz geceleri sokakta çay içme ve çekirdek yeme seansları. En sevdiğimiz program Barış Manço'nun Adam Olacak Çocuk. İsim şehir hayvan oyunu. Trt 2 de yayınlanan Yalan rüzgârı. Uzun süre bağlanmasını beklediğimiz ev telefonları. Bir de o telefonlarda tuş kilidi olurdu. Ben onu tokayla açmaya çalışmış ve başarmıştım. Sanki bir savaş kazanmış gibi de mutlu olmuştum. Sonra annem telefonun bulunduğu odayı kilitlemekte bulmuştu çareyi. Sarı telefon kulübeleri vardı, jetonlu, sıraya girilirdi. Yılbaşı bayram ve özel günlerde kartpostal atılırdı. Sevdiklerimize ulaşmak için biraz emek harcamamız gerekirdi.
Sarı gazoz ve kara gazoz vardı hayatımızda. En sevdiğim çikolata pekmezli yoğurttu mesela. Rahmetli babaannemin benim için kendi elleriyle yaptığı tereyağında pişirdiği yumurtanın tadı hala damağımda. Annelerimiz 80'ler deki gibi garip giyinmiyordu ama o kazak üstüne takılan kemer hafızalarımızda hala. Sobada pişen kestaneler. Çıtırdayan odun sesleri. Çat kapı gelen komşular. Bisikletlerimize taktığımız renkli paletler. Çatılara takılan antenler. Savaş Ay ve A takımı. Pazar gecesi sineması. Şeker kız candy. Kara Şimşek kesinlikle unutulmamalı tabi. Okulun bahçesine çizilen sek sek oyunu ve yerlerde oturup oynadığımız beş taş.
Sonra ilk gençlik yılları yine doksanlar. Walkman'ın varsa kralsın. Tüm karizma sende. 90lı yılların sonunda cep telefonum oldu. Sadece yes-no olan telefonlar. Kısa mesaj dönemleri. 2000 yılı Milenyum dendi.
Gerçekten de Milenyum. Teknoloji olanca hızıyla ilerledi. Yetişmek için hızlanmak gerekti. Zaman teknoloji zamanı, çocuklar milenyum çocuğu oldu. Doğal gaz geldi. Sobalar yavaş yavaş tarihteki yerini almaya başladı. Sanal ve gerçek arasında sıkışan çocuklar Matrix kurgusuna inanmaya başladı. Hayatımıza öyle bir girdi ki her şey tamamen değişti. Hayatlar da sanki biraz sanallaştı. Paylaşmak anlam değiştirdi. Fotoğraf paylaşmak söz paylaşmak mutluluk paylaşılmaya başladı. Güzel anlar gülümseyen yüzler paylaşıldı. Sosyallik anlam değiştirdi. Bu kadar da acımasız olma dediğinizi duyar gibiyim. Hayat kolaylaştı bu bir gerçek. Bilgiye ulaşmak kolaylaştı. Dünyayı takip etmek, gündemi takip etmek hepsi kolaylaştı. Uzaklar yakın oldu. Eski dostlar parmaklarımızın altında iletişim kurmak kolay zahmetsiz hale geldi.
Her şey zamanında güzel demiş büyüklerimiz. O yıllar şimdi hafızalarımızda hoş bir anı olarak kaldı, özlemle yad ettiğimiz. Zaman hızla akıp gidiyor, önemli olan hoş bir seda bırakabilmek geriye.
Sevgiler…