Neden Tiyatro?
Merhaba sevgili okurlarım;
Umarım son görüştüğümüzden beri içinizin sıkıntısı biraz daha hafiflemiş, hayata biraz daha umut dolu bakmaya başlamışsınızdır. Zira içinde bulunduğumuz şartlardan ötürü pozitif bir insan olmak gitgide zorlaşıyor.
Eşim, dostum, yakınlarım tiyatroyla ilgilendiğimi zaten bilir ama ben yine de kısaca bahsedeyim.
Neden mi tiyatro?
En basit ifadeyle tiyatro bana "içinde bulunduğumuz şartlardan ötürü pozitif bir insan olmanın gitgide zorlaştığı" bu günlerde, pozitif olmayı, insanın yalnızca et ve kemikten ibaret olmadığını; duygularla, hislerle, vicdanla ve ahlakla insan olunabileceğini, insanın kendi kendini terbiye edebilmesinin, öz disiplinini sağlayabilmesinin insan olmanın özü olduğunu ve insanın, insan onuruna yakışır yaşamasını öğretiyor da ondan.
Müjdat hocam benden güzel söylemiş: "Tiyatro insanı, insana, insanla, insanca anlatma sanatıdır." diye.
Küçüklüğümden beri tiyatroyla iç içeyim. İlkokulda oynadığım müsamerelerden tutun, lisede edebiyat öğretmenimizin çabasıyla oynadığım skeçler, üniversitede bu işi biraz daha bilinçli yapmaya başladığım zamanlar ve nihayet profesyonel eğitimimi sürdürdüğüm Sahne Tozu Tiyatrosu.
Namık Kemal tiyatro için şöyle der: " Tiyatro aşka benzer. İnsanı hazin hazin ağlatır. Ama verdiği acının gücünde bir başka tat bulunur. Tiyatro evrene benzer. İnsanı doya doya güldürür. Ama yansıttığı tuhaflıklar, gülerken ağlamak için istekler doğurur."
Tiyatro hayatın kendisi aslında. Çoğu insan sahnede izlediklerini seyirlik bir gösteri sanır. Oysa tiyatro gerçektir. Apaçık hayatta olandır. Yaşayan bir olgudur tiyatro, dinamiktir! Hareketlidir, müziklidir, danslıdır. Yeri geldiğinde de durgun bir su, dalgasız bir deniz gibidir. Deniz gibi engin, deniz gibi berrak ve deniz gibi özgür!
İlçemizde de bu işi ilerletmek adına çabalayan insanlar var. Ne mutlu onlara, sanatın bu güzel dalını meşgale edinmişler. Benim canımı sıkan esas mevzu ise Ödemişte sanat ve tiyatro adına paylaşımların, oyunların ve bu işe destek veren insanların az olması. Emin olun ilçemizde çok güzel gençlerimiz var tiyatro yapmak isteyen. Pırıl pırıl çocuklar hepsi. Güzel kızlar, yakışıklı delikanlılar.
Demem o ki sayın okur, şu çocuklarınızı "ders çalış, ders çalış" diye darlamayın. Bırakınız çocuklar enstrümanını da çalsın, futbolunu da oynasın, tiyatrosuna da gitsin, resmini de yapsın.
Nereden nereye geldik iyi mi! Dedik ya tiyatro hayatın kendisi, buyurun hayattan konuşuyoruz işte.
Herkesi hayata bağlayan nedenler farklıdır. Benim için bu nedenlerden biri tiyatro. Tiyatro olmazsa gün görmemiş çiçek gibi olurum ben. Güneş görmemiş, sulanmamış bir çiçek gibi zayıf, cansız, buruşmuş, soluk. Tiyatro benim için uzun süren bir kuraklığın ardından gelen yağmur gibi. Öylesine serin, öylesine canlı. Öylesine içinde hayat barındıran.
Sözlerimi Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk`ten bir alıntıyla bitireyim
"Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir."
Sanatla kalın… Hayatta kalın…
Hoşçakalın…
Yasemin Yancı
Hiç yorum yok