Aile İçi Eğitim ve Çocuk Yetiştirme
Selamlar sevgili Cephe okurları;
Yine kendime dert edindiğim bir başka konu ile sizlerleyim. Eğitim ve öğretim! İlköğretim, ortaöğretim, yükseköğretim… Bunların hepsi dert bizde biliyorsunuz. En azından bende dert.
Eğitim, yalnızca okulda öğrenilen bilgiler değildir. Eğitim ailede başlar. Hatta çocuk doğmadan da önce, anne karnında başlar. Evet. Çocuk ile anne arasında bebek rahime düştüğü andan itibaren bir iletişim vardır. Bu iletişim gereği -baba da dahil- bebekle sürekli irtibat halinde olunmalı, onunla konuşulmalıdır.
Gelişmiş ülkeleri bir inceleyin. Edinebilirseniz yabancı arkadaşlar edinin, onlarla konuşun. Çocuk yetiştirme konusunda ne kadar farklı olduğumuzu göreceksiniz. "Çocuk şöyle eğitilir, bebek böyle büyütülür" diye ahkam kesecek değilim ancak büyük tabloya bakıldığında hakikaten bizde ters giden bir şeylerin olduğu fark ediliyor. Onlara her gün kitap okuyor musunuz mesela? Ya da şöyle sorayım, sizler evlerinizde kitap okuyor musunuz? Çocuğa "kitap oku" derseniz çocuk kitap okumaz. Ama sizi kitap okurken görürse kitap okur. Çocuklar büyürken yetişkinleri taklit ederler. Siz sigara içiyorsanız boşuna çocuğunuzu "sigara içme" diye tembihliyorsunuz. Siz yere çöp atıyorsanız boşuna çocuğunuza "yerlere çöp atılmaz" diye uyarıda bulunuyorsunuz. Aile içi eğitim bu yüzden çok önemli. Önce kendi kendinizi eğiteceksiniz, sonra çocuğunuzu.
Bir sorum olacak. Kaçınızın çocuğu yiyeceği yemeği kendisi seçiyor? Kaçınızın çocuğu giyeceği kıyafete kendisi karar veriyor? Kaçınız çocuğunuzun hangi rengi sevdiğini, ilgi alanlarını, neleri yapmaktan hoşlandığını biliyor? Nadir. Kendinize itiraf edin. Çocuğunuzu tanımıyorsunuz. "o kahve içmez", "o onu yemez", "o onu sevmez" … Nedir bu? Nereden biliyorsunuz, kendisine sordunuz mu? Siz onun yerine karar verdikçe, onun yerine seçim yaptıkça geleceğinde vereceği kararları, seçeceği şeyleri baltalamış oluyorsunuz. Elbette herkes çocuğunun iyiliğini ister. Fakat onu yetiştirirken onun da bir birey olduğunu, yarın yetişkin bir insan olacağını, kendine has zevkleri, ilgi alanları olacağını kaçırıyorsunuz. Bu şekilde yetişen çocuklar ileride ne istediklerini bilemeyen bireyler olarak toplumun içerisinde kendine bir yön bulmaya çalışıyor. Fırsat vermiyorsunuz ki kendisini tanısın, ne istediğini bilsin. Karar almakta zorlanmasın, risk alabilsin.
Bakın ne yazık ki bizim toplum 30 yaşına gelip de hâlâ kendini ifade edemeyen insanlarla dolu. Ne yazık ki. Bu insanların böyle olmalarının sebebi aile içi eğitim ve iletişiminin eksik olmasındandır. Dış ülkelerde 5 yaşında bir çocuğun kendini ne denli ifade edebildiğini göreceksiniz. Bizimkilere "Nasılsın küçük dostum" diye sorduğumda kaçıyorlar. Kaçıyorlar yahu. Ebeveynleri de gülüyor "Utandı, utandı" diye. Hee çok komik. Yahu bu çocuğa ne yaptınız da birisi ona "Nasılsın?" diye sorduğunda koşarak kaçıyor. Sizce de çok ilkel değil mi? Çok vahşi. Çok yabani. Nasıl bir şiddete maruz kaldı da böyle tepki veriyor bu çocuk? Fiziksel şiddetten bahsetmiyorum bile. En korkunç olanı o. Geçen gün Hürriyet Caddesi'nde ağlayan bir çocuk gördüm. Ne oldu sana dedim, babam dövdü dedi. O ağlarken babası yanımıza geldi. Çocuğuna dokunmaya çalıştı. Çocuk babasını ittirerek "Git istemiyorum seni!" diye bağırdı."Git"… "İstemiyorum seni" …
Siz bu cümlenin ağırlığının farkında mısınız? İstenmemenin ağırlığının farkında mısınız?
"Sobaya değme elin 'cıss' olur!" Bırakın değsin. Ateşin yakacağını tecrübeyle öğrensin. Karışmayın şu çocuklara bu kadar. Bir musibet bin nasihatten iyidir.
Yasemin Yancı
Hiç yorum yok