SON DAKİKA

Melih ERAKYOL''Demir demire sürterse''


Merhaba kıymetli okuyucularım. Son günlerde gündeme oturan metal yorgunluğu meselesi aslında sadece partilerin ve teşkilatlarının sorunu değil birçok resmi ve özel kurum kuruluş ve hatta kişilerin kronik sorunu haline geldi. Bu konu gündemdeyken Metal yorgunluğu ve işletme körlüğü ile ilgili sizlere birşeyler aktarmak istedim.

Teknoloji harikası bir uçak zaman içinde, mekanik düzeninde herhangi bir bozulma olmadığı halde, çalışamaz, iş göremez hale gelebiliyor.
Uzmanlar bu duruma "metal yorgunluğu" diyorlar.
Uçağa gövde veren muhteşem çelik kaplamalar zaman içinde kendi kendine gevşeyip vasıflarını yitiriyorlar. Eskiyor ve kullanılmaz hale geliyorlar.
Bazı başarılı insanları ise zamanla "ruh yorgunluğu" teslim alabiliyor. Hastalanmadıkları, herhangi bir fiziki değişime uğramadıkları halde eski performanslarını kaybediyorlar.

İnsanlarda metal yorgunluğu nasıl gelişiyor?

Bu insanlar esasında temayüz ettikleri alanlarda çok başarılılar.

Önceleri belirli bir işi olağanüstü yetkinlikle yapıyorlar.

Büyük takdir topluyorlar. İnsanların ilgi ve beğenisini kazanıyorlar. Medya onların her yaptıklarını, her söylediklerini manşetlere taşıyor. Her tavırlarında, her kelamlarında keramet arıyor. Bir süre sonra da etrafına yalakalar doluşmaya başlıyor. Yalakalar bu kişilerin etrafına zırh örüyorlar. Başkaları ile temas etmelerini engelliyorlar. Başarılı kişiler öksürse, bu öksürüğün diğer insanların öksürüklerinden daha üstün olduğunu söylemeye başlıyorlar. Tek tük eleştiri yapmaya kalkanlar olursa, o kişileri hemen lanetliyorlar. Eleştiri yapanın başarıyı kıskandığından, eleştiri sahibinin kem gözlü olduğundan dem vuruyorlar.
Başarılı insan bu dönemleri yaşarken insan fıtratındaki bir zaafa mağlup olmaya başlıyor.

Kerameti kendinden menkul zannetmeye başlıyor.

Allah’ın çok özel bir kulu olduğunu, zaten insanlara bir lütuf olarak yaratıldığını düşünmeyi alışkanlık haline getiriyor.

Önceleri "Ainesi iştir kişinin lafa bakılmaz" diye düşünürken yavaş yavaş "Ainesi laftır kişinin işe bakılmaz" diye düşünmeye başlıyor.

Her türlü kararı kendi başına almaya çalışıyor. Katiyen yanlış yapmadığına inanıyor.

Çevresinde uyarmaya kalkan olursa onun düşman olduğunu düşünüyor.

En ufak bir eleştiriye bile tahammül edemez hale geliyor.

Çevresini çok kolay kırıyor.

Çok çabuk sinirleniyor.

Rahat küfrediyor, kalp kırmaktan çekinmiyor.

Sağda solda zaten çok özel bir geçmişe sahip olduğunu anlatmaya başlıyor. Geçmiş performansının yüceliğini sayıp duruyor.

İşte bu dönemde o kişide ego şişmesi başlıyor. Ego şişmesi giderek ruh patlamasına dönüşüyor. Ruhu patlamış kişi de artık eski performansını gösteremez hale geliyor. Zaten, ona buna laf yetiştirmekten iş yapmaya vakit kalmıyor.

İş yapamamak, bundan dolayı daha da beter eleştirilmek, bu insanları iyice kızdırıyor.

Bunun içindir ki büyük şirketler, büyük bankalar, ne kadar başarılı olurlarsa olsunlar, genel müdürlerini 4-5 yılda bir değiştirmeye çalışıyorlar.

Bütün bu anlatılanlara yerelde şahit olanımız o kadar çokken, bu metal yorgunluğunun üzerine demirin demire sürtmesi de eklendiğinde telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğurabilir. Seçildiği her dönem başarıdan başarıya koşan halkın gönlünde taht kurmuş efsane başkanların haricinde, 25-30 sene bulundukları makamı işgal edenleri gördüğümüzde demir demire sürtüyor demektir. Bu metal yorgunluğunun en son evresidir. Demir demire sürtmeye başladığında hizmet vasıtası ilk önce yalpalamaya başlar, bir süre sonra yoldan çıkar ve kazalara sebebiyet verir. Bu yüzden işe yaramaz hale gelen parçaları sistemden çıkarıp değiştirmek en iyisi.

Bir daha ki yazımızda buluşmak üzere..

Melih Erakyol

Hiç yorum yok