'İthalatı Yaparak' İthalattan Kurtulamayız
Tire Süt Kooperatifi Başkanı Mahmut Eskiyörük ithalattan kurtulmanın yolunun ‘İthalatı Durdurmak’ olduğunu açıklayarak “Enfeksiyona yakalanmış, hastayı aspirinle tedavi edemezsiniz. İthalatla günü kurtarıp tüketiciyi koruyacağız derken üreticimiz üretemez hale gelir, yarınlarımızı yok ederiz. İthalat derhal yasaklanmalı” dedi.
Türkiye’nin geleceğinin tarım olduğunu söyleyen Eskiyörük ”Türkiye bir tarım ülkesidir. Bugün topraklarımız iyi kullanılsa 200 milyon nüfusu besleyebilecek potansiyele sahibiz. Ancak, şu anda 80 milyon nüfusla birçok tarım ürününü ithal ediyoruz. Bu Türkiye’nin ayıbıdır.
Tarım Bakanımızın, ‘İthalattan kurtulmalıyız’ şeklinde açıklama yapması da bizimle aynı düşüncede olduğunu gösteriyor. Bu çok önemli bir adımdır ancak ithalattan kurtulmak için sorunu iyi irdelemeliyiz. Bugün Türkiye’yi ithalata mahkum eden tek neden plansız üretimdir.
Çiftçimiz rastgele üretim yapıyor. Bir ürün yeterinden fazla üretildiyse, biz bunu tüketmez ve ihraç edemezsek ürün para etmiyor, üretici mağdur oluyor. Zarar ediyor ama başka bir meslek seçme şansı da olmadığı için banka kredisiyle üretimini devam ettirmeye çalışıyor. Sonraki yıl kazancı artsa bile artık o kazandığı para, bankaların faizine gidiyor.
Eğer ürün eksik üretilirse o zaman da piyasada fiyatlar yükseliyor, bu kez de tüketici mağdur oluyor. Tüketiciyi korumak için ithalat yapılıyor, milli ekonomimiz zarar görüyor. İthal edilen ürün nedeniyle fiyatlardan tatmin olamayan üretici, yine eksik üretiyor ve tekrar ithalat yapılıyor ve süreklilik kazanıyor. Kısır bir döngü içine giriyoruz. Böylece kendi üreticimizi fakirleştirerek üretimden uzaklaştırıyoruz. Bu işten karlı çıkan yabancı çiftçiler ve ithalat şirketleri oluyor.
Bu kısır döngüden kurtulmanın yolunun bir an önce ‘İthalatı Durdurmak’ olduğunu savunuyorum. Zira, ithalatı durdurduğunuzda kısa süreli fiyatlar yükselebilir. Bırakın kısa bir süreliğine pahalıya ürün alalım ve az tüketelim. Tüketiciler olarak geleceğimizi kurtarmak için şuan bir süreliğine mağdur olalım. Kısa süre içinde üretici, o ürünün pazar değeri arttığı için üretimini arttırır ve yeterlilik sağlanarak fiyatlar normale dönüşür. Üreticiyi korumadan, tüketiciyi koruyamazsınız” diye konuştu.
ÇÖZÜM ‘ÜRETİM PLANLAMASI VE KOOPERATİFLEŞME’
Türkiye’de yaşanan sorunların ve kayıpların üretimi planlayarak çözülebileceğini belirten Mahmut Eskiyörük şunları söyledi:
“Tarımda doğru bir destekleme politikası uygulayarak sorunları çözebiliriz. Ben, çiftçiye para veren değil, para kazandıran Tarım Bakanlığı istiyorum. Kaynakları doğru kullanarak kooperatifleşmeyi geliştirip üretim planlamasıyla ithalattan kurtulup ihracat yapan bir Türkiye yaratabiliriz. Öncelikle Kooperatifleşmeyi geliştirip kayıt dışılığı ortadan kaldırarak neyi, ne kadar ürettiğimizi bilmeliyiz. Sonra ülkemizin hangi ürüne ne kadar ihtiyacı var ve hangi ürünlere dış pazarda talep olduğunu tespit etmeliyiz. Destekleme primlerini önceden açıklayıp, ihtiyaç olan ürüne göre yükseltip veya eksilterek çiftçimizi yönlendirmeliyiz. İşte o zaman piyasa düzeni sağlanır ve ihracat yaparak kalkınırız”
ET YETMEZLİĞİNİN NEDENİ HOLSTEİN IRKIDIR
Holstein ırkının dünyanın en az et, en fazla süt verimine sahip ırklarından olduğunu vurgulayan Eskiyörük, “Holstein ırkı 1 inek yıllık 30 kişinin süt, 15 kişinin ise et ihtiyacını karşılıyor. Avrupa’da domuz eti de tüketildiği için holstein ırkından kaynaklanan et açığı domuz etiyle kapatılıyor. Ancak bizim koşullarımıza uymadığı için sütte fazlalığımız, ette ise eksiğimiz var. Yıllar önce çiftlikler sadece süt ırkı olan holstain yerine, hem et hem de süt verimi dengeli olan simmental-montofon gibi ırklar veya melezleri ile kurulsaydı bugün bu sorunları ve kayıpları yaşamazdı” dedi.
YAPISAL SORUNLAR ‘KOOPERATİFLEŞME’ İLE ÇÖZÜLÜR
Türkiye’de maliyetlerin düşürülmesi, planlamanın yapılabilmesi, kayıt dışılığın önlenmesi, gıda güvenliğinin sağlanması, tüketici ve üreticinin korunması gibi tüm yapısal sorunların çözümünün kooperatifleşme olduğunun altını çizen Eskiyörük şöyle devam etti:
“Dünyaya baktığınızda; Kooperatifçilik bir ülkede ne kadar gelişmişse, tarım da o kadar gelişmiştir. Bu durum, kooperatifleşmenin doğru bir yöntem olduğunun somut kanıtıdır.
Örneğin, Yeni Zelanda hayvancılıkta dünya lideri olmuş durumda. Sistemlerini incelerseniz yüzde 95 oranında kooperatifleştiklerini görürsünüz. Ayrıca, dünyanın en kapitalist ülkelerinde kooperatifçilik önemseniyor, ancak Türkiye’de üreticiyi sömürenler köylümüzü “Kooperatifçilik, komünistliktir” diye korkutmuşlar. Bunun üzerine başarısız örnekler de eklenince Kooperatifçilikle ilgili kötü bir imaj yaratılmıştır.
Ancak Dünya ülkeleri, artık şirket tarımcılığından vazgeçti. Çünkü şirketler maliyet hesabı yapıyorlar. Para kazanırlarsa üretime devam ediyorlar, kazanmıyorlarsa işletmeyi kapatıyorlar. Bu şekilde açlık tehlikesi baş gösterir.
Ama benim köylüm için üretim, bir yaşam biçimidir. Ne kadar sıkıntı çekse de, kazanamasa da üretime devam eder. Küçük aile işletmeleri sayesinde bir anlamda toplumun beslenmesi güvence altına alınıyor.
Birleşmiş Milletler bu yüzden 2014’ü aile işletmeciliği yılı ilan etti. Dünyanın sonuç alamayıp bıraktığı şirket tarımcılığı ve ölçek ekonomisi anlayışının, Türkiye’de hala savunulmasına anlam veremiyorum. Türkiye şartlarında 10 sağmal ineği olan köylümüz iyi bir ölçektir. Dünyanın kabul ettiği küçük aile işletmeleriyle tarımın sürdürülmesi sistemini reddetmek, nasıl bir anlayış, nasıl bir zihniyettir bilemiyorum. Tire Süt Kooperatifi Modeliyle elde edilen kazanımlar ortada.
Biz kooperatif olarak öncelikle, toplu alımla ve ortak kullanımlı makine parkıyla ortaklarımıza düşük maliyetli üretim yaptırıyoruz. Sütün kalitesini iyileştirerek pazar değerini yükseltip üreticinin kazancını arttırıyoruz. Ortaklarımızın ürettiği et ve sütü, mamule dönüştürerek pazara sunuyoruz. Böylelikle üreticiye kazandırdığımız gibi, pazara güvenilir gıda sunarak tüketiciyi de koruyoruz. İşte bu bir reçete. Çünkü sonuç aldık. Üretim arttı, verimlilik arttı, sanayi gelişti, büyüme ve kalkınma sağlandı, göç azaldı. Üretici sömürüden kurtularak, çiftçiliğe güvenilir bir meslek olarak bakılmaya başlandı.
Bu reçete, ülkemizde uygulanırsa hiçbir sorun kalmaz. İstenirse doğru destekleme politikalarıyla 1 yılda her ilçede bir Tire Süt Kooperatifi yaratabiliriz.
‘Desteklemeler, ürününü sadece kooperatifler kanalıyla satan üreticilere verilecek’ denirse, zaten her şey hallolur. İşte o zaman üreticiler, menfaati olduğu için kooperatifini en iyi yönetecek kişiyi zaten arayıp bulur ve denetler. Üreticinin kooperatif olmaktan menfaati yoksa, genel kurula dahi gitmiyor. Sonuç olarak da bazı kooperatifler uygun olmayan kişilerin eline geçip, batıyor”
SÜT FİYATI EN AZ 1,5 LİRA OLMALI
Üretim maliyetlerinin aşırı yükselmesi nedeniyle çiğ süt fiyatının en az 1.5 TL olması gerektiğini dile getiren Mahmut Eskiyörük, “Süt şu anda 1.4 lira, ancak kimse bunu uygulamıyor. Çünkü siz ne yaparsanız yapın piyasa kendi kendini belirliyor.
Bugün uygulamada Türkiye’deki süt fiyatları 1 TL ile 1.50 TL arasında ve bölgeye göre değişiyor. Sanayicimiz ileride doğacak sıkıntıları şimdiden görmelidir. Üreticiyi üretemez hale getirirsek, sanayicimiz kendi geleceğini de yok eder. Üreticiye sahip çıkmazsak, 5-10 kuruşun hesabını yaparsak ileride 50 kuruş daha fazla verip de süt bulamayacak hale geliriz ve ardından et ithal eden Türkiye, peyniri de ithal etmek durumuna düşer. Benim çiftçimin, bugünkü maliyetlerle dünya fiyatları karşısında üretime devam edebilmesi mümkün değildir” dedi.
TARIM BİR BÜTÜNDÜR
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın adının “Tarım Bakanlığı” olarak değişmesi gerektiğini savunan Mahmut Eskiyörük, nedenlerini şöyle anlattı:
“Tarım bir bütündür. Zira, tarım yapmayan hayvancılık yapamaz. Bunu saman fiyatlarındaki artış ve saman ithalatından da anlamak mümkündür. Bu yıl yine saman ithal ettik. Nedeni ise, kendi kaba yemini üretemeyen işletmelerin, piyasadan bu ürünleri çekmesiyle dengelerin bozulmasıdır. Benim çiftçim kendi hayvanını besleyecek kadar samanını, otunu ve sılajını tarlasında yetiştirir. Şirket tarımcılığı sevdası Türkiye’deki yapıyı ve dengeleri bozmuştur.
Türkiye’de öncelikle kalıcı bir tarım politikası oluşturularak, kooperatifçilik devlet politikası haline getirilmelidir. İthalat yapmak bunca zenginliğe sahip ülkemize yakışmıyor. Hedefimiz ihracat yapan bir Türkiye yaratmak olmalıdır. Bunu da kooperatifleşmeyle sağlarız.”
Hiç yorum yok