SON DAKİKA

Hayal Bu Ya...

Yakınlarım, beni hayalperest olarak nitelendirirler. Bence mahzuru yok, bu güne kadar da zararını görmedim. Güzelim Türkçemizde bir söz vardır: “İnsan hayâl ettiği müddetçe yaşar.” Tabii, bu huyum dolayısıyla zaman zaman geçici yıkılmalarım da olmuştur.

Geçtiğimiz Salı gecesi (22 Aralık) malûmunuz olduğu üzere Peygamber Efendimizin Kutlu Doğum Yıldönümü idi. Hayâl ettim: Bir gün önceden TV. lerce anons edilsin, Başbakanımız Kutlu Doğum Gecesi halkımıza önemli bir konuşma yapacaktır diye. Ve Başbakan Dâvutoğlu o gece sözlerine şöyle başlar: “Aziz milletim! Gerçek İslâm ve Peygamber aşkı beni bu konuşmaya sevketti. İlhamım şairin dedikleri oldu:

Pencerem güneşe açılır diye

Güneşe benzeyen nur yüzünle

Dağda şelâleye, düzde lâleye

Senin bakışınla bakar olmuşum,

Ben özüm değilim, ben sen olmuşum..

Başbakanımız devam eder sözlerine: Böyle bir dinin mensubu, iki cihan serveri böyle peygamberin ümmeti olduğuma şükürlerle halkıma kardeşlik çağırısında bulunacağım.

Farklılıkları, her birimizin değişik tutum ve davranışları olan, bin yıldır bu topraklarda kederi de, sevinci de birlikte yaşamış tek milletiz biz. Irk farklılıkları zenginliğimizdir bizim. İşte Selçuklu Medeniyeti, işte Osmanlı’nın bırakın bu topraklarda yaşayan insanımızı, dört kıtada nice milletlerin insanını kucaklayan ecdadın torunları değil miyiz bizler? Bu vatan hepimize yeter. Terör belâsını elbette def edeceğiz. Hatta bu konudaki irademizi açık yüreklilikle hakkını tam vererek konuşacağım. Bizim çıkardığımız “Sulh Ceza Hakimlikleri” ile mağdur olan, Emniyet mensubu, gazeteci, toplumumuzun mozayiği, aktivist hayır kurumlarının hamiyetperver insanları, haksızlıklara uğradılar. Bu Kanunu TBMM’de kaldıracağız. Daha hür, daha demokrat bir ülke olma yolunda her adımı atacağız. Devir barış ve özgürlük devridir. İlk defa açık kalple şöyle sesleniyorum halkıma: ‘kusura bakma kardeşim, hakkını helâl et. Birbirimizle imtihanın gereğini yaşıyoruz. Sözüm senettir, zira icra organı olan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin başı benim. Siz halkıma elimi uzatıyor, barış kahramanı olma örneği de vermeliyiz hep birlikte diyorum. Bunları vicdan muhasebemiz sonucu beraber gerçekleştireceğiz. Nitekim Peygamber Efendimiz: ‘Birbirine kırılıp küsen iki kişiden önce selâm verip el uzatarak kucaklaşanın’ barış kahramanı olarak kayıtlara geçeceğini işaret buyurmuyor mu? Böyle bir barış kucaklaşmasını kutlu doğumunu idrak ettiğimiz bu mukaddes gecede siz halkıma duyurmayı uygun buldum. Kardeş olalım, mutlu yaşayalım zira başka Türkiye yok, gidecek yerimiz de. Biz işte bu günden itibaren yeniden ayağa kalkacağız, yeniden gerçek aşkı yani Allah ve Peygamber aşkını tesis edeceğiz. Bu suretle Ülkemizi yücelteceğiz. Yeniden en güzeli hatırlayıp, O’nu kendimize örnek alacağız.”

Saygıdeğer okurlarım! Yukarıda hayal ettiğim güzellikler zor bir şey mi sizce?

Saygılarımla.

Not: Bengisu Mahallesinden karşı komşumuz, rahmetli annemin arkadaşı, “Nurettin, Salih, Yavuz ve Semra Yağcı’nın anneleri Yanbastıların Mediha ablamızı (1925) ebediyete uğurladık. Mekânı Cennet olsun. Evlâtlarına sabırlar diliyorum.