Takşak Yönetici
Başlığı okuyunca “Tak-şak paşayı biliyoruz da bu takşak yönetici nereden çıktı?” dediğinizi duyar gibiyim. Bazı lakaplar ve ünvanlar bazılarının üzerine yapışsa da bu lakap ve ünvanları hak eden birçoklarının varlığı da su götürmez bir gerçek.
21. genelkurmay başkanı Org.Doğan Güreş’le özdeşleşen bu unvanı (!) hak eden çok sayıda insandan bir kısmı da idareci vazifesinde bir yerlerde görev (!) yapıyor.
Bu yönetici arkadaşlar tam da Güreş paşanın izindeler, üstler “tak” diye söylüyor onlar da “şak” diye yapıyor ve doğal olarak “takşak yönetici” sıfatını hak ediyor.
Bu zatı şahaneler üst makamdan gelen emir ve talimatları sorgulamazlar, hukuka uygun mu incelemezler. Bu takşakgiller asli vazifesi olan yöneticiliği diğer bir deyişle idareciliği bir kenara bırakıp çokça tak’ları şak’lamakla az da üstlerini “şakşak”lamakla vazifelerini eksiksiz (!) yerine getirirler ve koltuklarında uzun yıllar kalmayı başarırlar.
Dedim idareciliği bir kenara bırakırlar diye zaten gerçek idareci olabilseler idare ettikleri alt kadroların haklarını ararlar, daha verimli çalışmaları için uygun koşullar ayarlamaya özen gösterirler, bu kadrolarla ilgili bir yenilik ya da değişiklik yapılacaksa öncelikle onlarla konuyu paylaşıp fikirlerini alırlar, vaziyeti değil kurumu idare ederler. Ama bu takşakçılar arasında nereden çıkacak böyle gerçek idareciler? Zaten bu kadar iyi takşaklık yapamazlarsa o makamda uzun süre kalamayacaklarını bildiklerinden vaziyeti idare etmeye devam ederler.
Bir de kendileri hakkında eleştiri yapılınca “ben emir kuluyum ben olmazsam bir başkası gelip yapacak” diye garip bir savunma yaparak basiretsizliklerine, beceriksizliklerine, idare edemeyişlerine kılıf bulmaya çalışırlar.
Bu takşaklık özelliği doğuştan mı kazanılır? Yoksa koltuk sevdasıyla sonradan mı edinilir? Bilemiyorum, ancak bildiğim bir şey var ki o da takşaklık virüsü vücudunuza girerse kolay kolay çıkmaz.
21. genelkurmay başkanı Org.Doğan Güreş’le özdeşleşen bu unvanı (!) hak eden çok sayıda insandan bir kısmı da idareci vazifesinde bir yerlerde görev (!) yapıyor.
Bu yönetici arkadaşlar tam da Güreş paşanın izindeler, üstler “tak” diye söylüyor onlar da “şak” diye yapıyor ve doğal olarak “takşak yönetici” sıfatını hak ediyor.
Bu zatı şahaneler üst makamdan gelen emir ve talimatları sorgulamazlar, hukuka uygun mu incelemezler. Bu takşakgiller asli vazifesi olan yöneticiliği diğer bir deyişle idareciliği bir kenara bırakıp çokça tak’ları şak’lamakla az da üstlerini “şakşak”lamakla vazifelerini eksiksiz (!) yerine getirirler ve koltuklarında uzun yıllar kalmayı başarırlar.
Dedim idareciliği bir kenara bırakırlar diye zaten gerçek idareci olabilseler idare ettikleri alt kadroların haklarını ararlar, daha verimli çalışmaları için uygun koşullar ayarlamaya özen gösterirler, bu kadrolarla ilgili bir yenilik ya da değişiklik yapılacaksa öncelikle onlarla konuyu paylaşıp fikirlerini alırlar, vaziyeti değil kurumu idare ederler. Ama bu takşakçılar arasında nereden çıkacak böyle gerçek idareciler? Zaten bu kadar iyi takşaklık yapamazlarsa o makamda uzun süre kalamayacaklarını bildiklerinden vaziyeti idare etmeye devam ederler.
Bir de kendileri hakkında eleştiri yapılınca “ben emir kuluyum ben olmazsam bir başkası gelip yapacak” diye garip bir savunma yaparak basiretsizliklerine, beceriksizliklerine, idare edemeyişlerine kılıf bulmaya çalışırlar.
Bu takşaklık özelliği doğuştan mı kazanılır? Yoksa koltuk sevdasıyla sonradan mı edinilir? Bilemiyorum, ancak bildiğim bir şey var ki o da takşaklık virüsü vücudunuza girerse kolay kolay çıkmaz.