Adnan Saygılıer ''Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ü Saygıyla Anıyorum..''
Sen ebedi istirahatgahında rahat uyu ATA’M!
Bugün Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün aramızdan ayrılışının 78. yıldönümünde kendisini anmak ve onun mirasına olan minnettarlığımızı ifade ederek yazıma başlamak istiyorum.
Doğadaki tüm canlılar gibi insanoğlunun da yaşamının bir sınırı vardır. Ancak bazı insanlar vardır ki yaşamları boyunca yaptıkları eserlerle, insanlığa yapmış oldukları hizmetlerle yaşamlarından sonra da varlıklarını sürdürürler.
Yaşamını milletine adayan, bir imparatorluğun küllerinden yepyeni ve güçlü bir devlet yaratan eşsiz bir lider, mümtaz bir devlet adamı, büyük bir komutan ve dâhi olan Atatürk bu ender insanlardan biri belki de en büyüğüdür.
Çok yönlü ve üstün kişiliği olan bir lider olan Mustafa Kemal’in aramızdan ayrılışının üzerinden tam 78 yıl geçti.Her fani gibi o da payına düşeni yaşadı O,kısacık hayatında bir ulusun kötü talihini yenmesini sağladı ve dünya tarihinde de benzeri görülmemiş izler bırakarak bu dünyadan göçtü.
O, mensubu bulunduğu ulusu için canını ortaya koymaktan hiç çekinmedi.Her türlü zorluğa katlanarak kendini ulusuna adadı. Değişik cephelerde ön saflarda savaştı.Onun :”Ben gerektiği zaman, en büyük hediyem olmak üzere Türk milletine canımı vereceğim.”sözü vatanını ne kadar sevdiğini gösterir.
Mustafa Kemal, ileriyi gören bir liderdi. Mondros Ateşkes Antlaşmasından sonra ortaya çıkan tehlikeli durumu ilk o görüp milletinin dikkatini çekti. Erzurum Kongresi’nde “Vatanın Bölünmez Bir Bütün Olduğunu ”tüm dünyaya ilan etti. Sakarya Savaşı sırasında söylediği: “Vatanın her karış toprağı vatandaş kanıyla sulanmadıkça terk olunamaz.” Sözü ve ayrıca “Yurt toprağı! Sana her şey feda olsun. Kutlu olan sensin. Senin için fedaiyiz” sözleri onun vatan sevgisini ve kararlılığını göstermektedir.
Mustafa Kemal, idealist bir liderdi. Onun idealizmi yüksek vasıf ve özelliklerine inandığı milletinin hürri-yet ve bağımsızlık aşkından geliyordu. En büyük ideallerinden birisi de milli sınırlarımız içinde, milli birlik ve beraberlik duygusuyla kenetlenmiş uygar bir toplum oluşturmaktı. Hür ve bağımsız ülke idealini gerçekleştirdikten sonra Türkiye’yi çağdaşlaştırmak için çağdaş medeniyet idealine yönelmiştir. Yaptığı devrimlerde bunu gerçekleştirmeyi amaçlamıştır.
Atatürk, toplumun her kesimini kucakladı. Köylümüze, askere, polise, öğretmenlere, sanatçılara, sporculara, Türkkadınına, çocuk ve gençlere… Kısacası toplumun tüm kesimlerine değer vermiş ve destek olmuştur bir halk adamıdır; çünkü hep halkı için uğraşmış, halktan birisi gibi davranmıştır. Onun ”Benim için en büyük makam ve ödül, Türk milletinin bir ferdi olarak yaşamaktır.” sözü de bunu kanıtlar.
O, eğitim, bilim, fen, sanat, spor ve kültüre çok önem vermiştir. “En büyük emelim, millî irfanı(yani bilgive kültür düzeyini)yükseltmektir.” sözünü söyleyen Atatürk, çağdaş eğitim yöntemleriyle yetiştirilecek yeni bir nesile ihtiyaç olduğunu görmüş ve modern eğitim politikasının esaslarını belirleyip eğitim alanında büyük yenilikler yapmıştır. Çağdaş eğitimin ve dünyanın çok gerisinde kalan medreselerin, tekke ve zaviyelerin kapatılması yeni okulların açılması bunların en önemlisidir.
Atatürk, ömrü boyunca milleti için çalıştı, bunu bir görev saydı. O:”Millete efendilik yoktur, hadimlik (yani hizmet etmek) vardır. Bu millete hizmet eden onun efendisi olur. ”sözüyle millete hizmet anlayışını ve yöneticilerde bulunması gereken özellikleri vurgulamıştır.
Atatürk, hem milli mücadele, hem de Cumhuriyeti inşa sürecinde daima ileriye bakmış, ileriye yürümüştür.
Uygarlık yolunda ilerlediğimiz 21. yy. ileriyi görebilen ve daha ileriye gitmeyi amaçlayan, yeni nesiller yetiştirmek, Mustafa Kemal gibi düşünebilmenin ilk adımıdır.
Bu adımı atarken, yeni neslin geçmişini iyi bilmesi ve özümsemesi gerekmektedir. Bunun içindir ki her fert üzerine düşen sorumluluğun bilincinde olmalıdır.
Gelecekte ülkenin yönetimini devralacak, geleceğimizi yönlendirecek, uygar ve saygın bir ulus olma bilincini daha da pekiştirecek gençler, Ulu Önder Atatürk’ün İlke ve Devrimlerinin ışığında ilerlemelidir.
Atatürk’ün Türk milletini büyük bir atılıma hazırladığı ve yönlendirdiği yüzyılda Avrupa ve Asya’nın pek çok ülkesinde totaliter rejimler veya diktatörlükler bulunuyordu. Böyle bir dünyada o yabancı bir gazetecinin sorsuna “Ben kalpleri kırarak değil, kazanarak hükmetmek isterim.” diye cevap vermiştir.
Aynı çağda yaşayan, gerek kendi milletleri, gerekse dünya için endişe ve korku kaynağı olan bazı liderler, bu gün ya unutulmuş ya da kötü miraslarıyla anılır olmuştur. Atatürk ise, sevgi ve saygı uyandırarak Türk milletini çağ ile tanıştırmaya gayret edip varlığını teminat altına almaya yöneltmiştir.
Yalnızca 10 Kasımlar değil, düşünce ufkumuzda Atatürk’ün mücadele azmi, bizlere yüklediği sorumlulukları ve gösterdiği hedefler asla unutulmamalıdır.
Ülkemizin en zor anında bile düşünüp ortaya koyduğu milli hedef ve stratejilerin hatırlanması, bu tür çabaların anlam ve değerinin çok iyi bilinmesi gerekmektedir.
Ancak bu şekilde ulu önderin kutsal emanetini gelecek çağlara ve nesillere ulaştırabiliriz.
Ünlü bir devlet adamının dediği gibi “Atatürk gibi insanlar, bir nesil için doğmadıkları gibi, belli bir devre için de doğmazlar; onlar önderlikleriyle yüzyıllarca milletlerin tarihlerinde hüküm sürecek insanlardır.”
O, hep milletine güvendi ve ona inandı .Tarihte büyük devletler kuran ve yüksek bir medeniyet seviyesine sahip olmuş Türk milletinin büyüklüğüne inanmış ve Türklüğü ile hep gurur duymuştur. Kahramanlık, vatan sevgisi, bilim ve fenne bağlılık, sanata değer verme gibi üstün özelliklere sahip Türk ulusunun, çağdaş dünya içinde yer alacağına inandı ve bunun için çabaladı. Kurtuluş Savaşı’nın ardından söylediği “En büyük davamız, en medeni ve müreffeh(yani gelişmiş, refah içinde)bir millet olarak varlığımızı yükseltmektir. ”sözü bunu kanıtlamaktadır.
Savaştaki kahramanlıkları ve orduyu mükemmel yönetmesinin yanında, devlet kurup yönetmekteki usta-lığı, ileri görüşlülüğü ve barışseverliği ile tarihte eşine az rastlanan yöneticilerdendir.
O,barışsever ve tüm dünya uluslarının mutluluğunu isteyen bir liderdi. Onun görüşüne göre, barışın bozulmasından tüm dünya ülkeleri ıstırap duymalıydı. Dünya ülkelerinin mutluluğuna çalışmak, aynı zamanda kendi ulusunu mutluluğuna çalışmaktı
Atatürk; çocuklara, gençlere ve kadınlara da çok değer veren bir liderdir. Çocukları hep sevmiş, onların iyi şartlarda yetişmelerine uğraşmıştır. Gençlere de hep güvenmiş, onları ülkenin aydınlık geleceği olarak görmüştür. Bursa’da kendisini karşılayan çocuklara ve gençlere söylediği :”Küçük Hanımlar! Küçük Beyler! Hepiniz geleceğin birer yıldızı, gülü, mutlulukparıltısısınız. Memleketi asıl aydınlığa boğacak sizlersiniz. Kendinizin ne kadar önemli olduğunuzu düşünerek ona göre çalışınız. Sevgiliöğrenciler, bu sözü hiç unutmayınız ve ona göre davranınız.
Büyük Önder Atatürk'ün 10 Kasım 1938'de ebediyete intikal edişi şüphesiz ki Türk milletini derin bir üzüntüye boğmuştur. O'nun ani ve apansız ayrılışı bütün Türk halklarını da derinden etkilemiş, dünya üzerinde geniş bir yankı uyandırmıştır.
Atatürk'ün vefatının hemen ardından dünya liderleri tarafından yapılan bütün açıklamaların ortak noktası, O'nun dünya üzerinde yetişmiş çok nadir bir dahi oluşu, büyük devlet adamlığı ve dünya milletlerine örnek olabilecek çalışmaları olmuştur.
Atatürk, yenilikçi ve ileriyi görebilen özellikleri yanında büyük bir komutandır aynı zamanda. Türk Kurtuluş savaşına yön vermiş, milleti ile birlikte "ya istiklal ya ölüm" parolası ile hareket ederek, zaferin kazanılmasında en büyük pay sahibi olmuştur.
Büyük Önder Atatürk, Kurtuluş Savaşı sonrası elde edilen başarının yeterli olmadığını düşünerek yapılması çok zor olan bir çok devrimler gerçekleştirmiştir. O'nun Türk milletine en büyük armağanı Türkiye Cumhuriyeti'ni kurmak olmuştur. Gerçekleştirdiği devrimler ile Türk milletine çağ atlatmış, Türkiye Cumhuriyeti'nin dünya ülkeleri arasında saygın bir hale gelmesini sağlamıştır.
Hayatının en son anına kadar ülkesine hizmet etmiş olan bu büyük insan; "Benden sonra beni benimsemek isteyenler bu temel mihver üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevi mirasçılarım olurlar" demek suretiyle kurduğu cumhuriyete sahip olunmasını ve çok çalışılarak bilimde ileri bir seviyeye çıkılmasını arzu ve temenni etmiştir.
İşte, 10 Kasım'lar bu yüzden milletçe tuttuğumuz yasa rağmen; Atatürk'ün fikirlerinin daha iyi anlaşılarak tatbik edileceği günler olmalıdır. Bugün bizler onu her zamankinden daha iyi anlayarak, düşüncelerinden daha iyi istifade ederek, bilimin ışığında ülkemiz ve milletimiz için daha iyi neler yapabiliriz onu düşünmeli ve zaman geçirmeden işe koyulmalıyız.
Her 10 Kasım'ın üzerimizde oluşturduğu kaçınılmaz hüzne rağmen, anlam ve önemi bakımından büyük bir gün olduğunu sanırım artık daha iyi anlıyoruz. Atatürk'ün izinde yürüyen ve ulaştığı çizgiyi daha ileriye götürebilecek bir kuvvetin varlığını damarlarında hisseden Türk gençliği, kendisine yakışan başarıyı elde etmekte ve etmeye de devam edecektir.
Büyük kurtarıcımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk!
Sen ebedi istirahatgahında rahat uyu! Bizler emanetin olan Türkiye Cumhuriyeti'ne her zamanki gibi gönülden sahip çıkarak, sana layık bir millet olmaya devam edeceğimizi söz veriyor ve anısı önünde saygı ile eğiliyoruz.
Bugün Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün aramızdan ayrılışının 78. yıldönümünde kendisini anmak ve onun mirasına olan minnettarlığımızı ifade ederek yazıma başlamak istiyorum.
Doğadaki tüm canlılar gibi insanoğlunun da yaşamının bir sınırı vardır. Ancak bazı insanlar vardır ki yaşamları boyunca yaptıkları eserlerle, insanlığa yapmış oldukları hizmetlerle yaşamlarından sonra da varlıklarını sürdürürler.
Yaşamını milletine adayan, bir imparatorluğun küllerinden yepyeni ve güçlü bir devlet yaratan eşsiz bir lider, mümtaz bir devlet adamı, büyük bir komutan ve dâhi olan Atatürk bu ender insanlardan biri belki de en büyüğüdür.
Çok yönlü ve üstün kişiliği olan bir lider olan Mustafa Kemal’in aramızdan ayrılışının üzerinden tam 78 yıl geçti.Her fani gibi o da payına düşeni yaşadı O,kısacık hayatında bir ulusun kötü talihini yenmesini sağladı ve dünya tarihinde de benzeri görülmemiş izler bırakarak bu dünyadan göçtü.
O, mensubu bulunduğu ulusu için canını ortaya koymaktan hiç çekinmedi.Her türlü zorluğa katlanarak kendini ulusuna adadı. Değişik cephelerde ön saflarda savaştı.Onun :”Ben gerektiği zaman, en büyük hediyem olmak üzere Türk milletine canımı vereceğim.”sözü vatanını ne kadar sevdiğini gösterir.
Mustafa Kemal, ileriyi gören bir liderdi. Mondros Ateşkes Antlaşmasından sonra ortaya çıkan tehlikeli durumu ilk o görüp milletinin dikkatini çekti. Erzurum Kongresi’nde “Vatanın Bölünmez Bir Bütün Olduğunu ”tüm dünyaya ilan etti. Sakarya Savaşı sırasında söylediği: “Vatanın her karış toprağı vatandaş kanıyla sulanmadıkça terk olunamaz.” Sözü ve ayrıca “Yurt toprağı! Sana her şey feda olsun. Kutlu olan sensin. Senin için fedaiyiz” sözleri onun vatan sevgisini ve kararlılığını göstermektedir.
Mustafa Kemal, idealist bir liderdi. Onun idealizmi yüksek vasıf ve özelliklerine inandığı milletinin hürri-yet ve bağımsızlık aşkından geliyordu. En büyük ideallerinden birisi de milli sınırlarımız içinde, milli birlik ve beraberlik duygusuyla kenetlenmiş uygar bir toplum oluşturmaktı. Hür ve bağımsız ülke idealini gerçekleştirdikten sonra Türkiye’yi çağdaşlaştırmak için çağdaş medeniyet idealine yönelmiştir. Yaptığı devrimlerde bunu gerçekleştirmeyi amaçlamıştır.
Atatürk, toplumun her kesimini kucakladı. Köylümüze, askere, polise, öğretmenlere, sanatçılara, sporculara, Türkkadınına, çocuk ve gençlere… Kısacası toplumun tüm kesimlerine değer vermiş ve destek olmuştur bir halk adamıdır; çünkü hep halkı için uğraşmış, halktan birisi gibi davranmıştır. Onun ”Benim için en büyük makam ve ödül, Türk milletinin bir ferdi olarak yaşamaktır.” sözü de bunu kanıtlar.
O, eğitim, bilim, fen, sanat, spor ve kültüre çok önem vermiştir. “En büyük emelim, millî irfanı(yani bilgive kültür düzeyini)yükseltmektir.” sözünü söyleyen Atatürk, çağdaş eğitim yöntemleriyle yetiştirilecek yeni bir nesile ihtiyaç olduğunu görmüş ve modern eğitim politikasının esaslarını belirleyip eğitim alanında büyük yenilikler yapmıştır. Çağdaş eğitimin ve dünyanın çok gerisinde kalan medreselerin, tekke ve zaviyelerin kapatılması yeni okulların açılması bunların en önemlisidir.
Atatürk, ömrü boyunca milleti için çalıştı, bunu bir görev saydı. O:”Millete efendilik yoktur, hadimlik (yani hizmet etmek) vardır. Bu millete hizmet eden onun efendisi olur. ”sözüyle millete hizmet anlayışını ve yöneticilerde bulunması gereken özellikleri vurgulamıştır.
Atatürk, hem milli mücadele, hem de Cumhuriyeti inşa sürecinde daima ileriye bakmış, ileriye yürümüştür.
Uygarlık yolunda ilerlediğimiz 21. yy. ileriyi görebilen ve daha ileriye gitmeyi amaçlayan, yeni nesiller yetiştirmek, Mustafa Kemal gibi düşünebilmenin ilk adımıdır.
Bu adımı atarken, yeni neslin geçmişini iyi bilmesi ve özümsemesi gerekmektedir. Bunun içindir ki her fert üzerine düşen sorumluluğun bilincinde olmalıdır.
Gelecekte ülkenin yönetimini devralacak, geleceğimizi yönlendirecek, uygar ve saygın bir ulus olma bilincini daha da pekiştirecek gençler, Ulu Önder Atatürk’ün İlke ve Devrimlerinin ışığında ilerlemelidir.
Atatürk’ün Türk milletini büyük bir atılıma hazırladığı ve yönlendirdiği yüzyılda Avrupa ve Asya’nın pek çok ülkesinde totaliter rejimler veya diktatörlükler bulunuyordu. Böyle bir dünyada o yabancı bir gazetecinin sorsuna “Ben kalpleri kırarak değil, kazanarak hükmetmek isterim.” diye cevap vermiştir.
Aynı çağda yaşayan, gerek kendi milletleri, gerekse dünya için endişe ve korku kaynağı olan bazı liderler, bu gün ya unutulmuş ya da kötü miraslarıyla anılır olmuştur. Atatürk ise, sevgi ve saygı uyandırarak Türk milletini çağ ile tanıştırmaya gayret edip varlığını teminat altına almaya yöneltmiştir.
Yalnızca 10 Kasımlar değil, düşünce ufkumuzda Atatürk’ün mücadele azmi, bizlere yüklediği sorumlulukları ve gösterdiği hedefler asla unutulmamalıdır.
Ülkemizin en zor anında bile düşünüp ortaya koyduğu milli hedef ve stratejilerin hatırlanması, bu tür çabaların anlam ve değerinin çok iyi bilinmesi gerekmektedir.
Ancak bu şekilde ulu önderin kutsal emanetini gelecek çağlara ve nesillere ulaştırabiliriz.
Ünlü bir devlet adamının dediği gibi “Atatürk gibi insanlar, bir nesil için doğmadıkları gibi, belli bir devre için de doğmazlar; onlar önderlikleriyle yüzyıllarca milletlerin tarihlerinde hüküm sürecek insanlardır.”
O, hep milletine güvendi ve ona inandı .Tarihte büyük devletler kuran ve yüksek bir medeniyet seviyesine sahip olmuş Türk milletinin büyüklüğüne inanmış ve Türklüğü ile hep gurur duymuştur. Kahramanlık, vatan sevgisi, bilim ve fenne bağlılık, sanata değer verme gibi üstün özelliklere sahip Türk ulusunun, çağdaş dünya içinde yer alacağına inandı ve bunun için çabaladı. Kurtuluş Savaşı’nın ardından söylediği “En büyük davamız, en medeni ve müreffeh(yani gelişmiş, refah içinde)bir millet olarak varlığımızı yükseltmektir. ”sözü bunu kanıtlamaktadır.
Savaştaki kahramanlıkları ve orduyu mükemmel yönetmesinin yanında, devlet kurup yönetmekteki usta-lığı, ileri görüşlülüğü ve barışseverliği ile tarihte eşine az rastlanan yöneticilerdendir.
O,barışsever ve tüm dünya uluslarının mutluluğunu isteyen bir liderdi. Onun görüşüne göre, barışın bozulmasından tüm dünya ülkeleri ıstırap duymalıydı. Dünya ülkelerinin mutluluğuna çalışmak, aynı zamanda kendi ulusunu mutluluğuna çalışmaktı
Atatürk; çocuklara, gençlere ve kadınlara da çok değer veren bir liderdir. Çocukları hep sevmiş, onların iyi şartlarda yetişmelerine uğraşmıştır. Gençlere de hep güvenmiş, onları ülkenin aydınlık geleceği olarak görmüştür. Bursa’da kendisini karşılayan çocuklara ve gençlere söylediği :”Küçük Hanımlar! Küçük Beyler! Hepiniz geleceğin birer yıldızı, gülü, mutlulukparıltısısınız. Memleketi asıl aydınlığa boğacak sizlersiniz. Kendinizin ne kadar önemli olduğunuzu düşünerek ona göre çalışınız. Sevgiliöğrenciler, bu sözü hiç unutmayınız ve ona göre davranınız.
Büyük Önder Atatürk'ün 10 Kasım 1938'de ebediyete intikal edişi şüphesiz ki Türk milletini derin bir üzüntüye boğmuştur. O'nun ani ve apansız ayrılışı bütün Türk halklarını da derinden etkilemiş, dünya üzerinde geniş bir yankı uyandırmıştır.
Atatürk'ün vefatının hemen ardından dünya liderleri tarafından yapılan bütün açıklamaların ortak noktası, O'nun dünya üzerinde yetişmiş çok nadir bir dahi oluşu, büyük devlet adamlığı ve dünya milletlerine örnek olabilecek çalışmaları olmuştur.
Atatürk, yenilikçi ve ileriyi görebilen özellikleri yanında büyük bir komutandır aynı zamanda. Türk Kurtuluş savaşına yön vermiş, milleti ile birlikte "ya istiklal ya ölüm" parolası ile hareket ederek, zaferin kazanılmasında en büyük pay sahibi olmuştur.
Büyük Önder Atatürk, Kurtuluş Savaşı sonrası elde edilen başarının yeterli olmadığını düşünerek yapılması çok zor olan bir çok devrimler gerçekleştirmiştir. O'nun Türk milletine en büyük armağanı Türkiye Cumhuriyeti'ni kurmak olmuştur. Gerçekleştirdiği devrimler ile Türk milletine çağ atlatmış, Türkiye Cumhuriyeti'nin dünya ülkeleri arasında saygın bir hale gelmesini sağlamıştır.
Hayatının en son anına kadar ülkesine hizmet etmiş olan bu büyük insan; "Benden sonra beni benimsemek isteyenler bu temel mihver üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevi mirasçılarım olurlar" demek suretiyle kurduğu cumhuriyete sahip olunmasını ve çok çalışılarak bilimde ileri bir seviyeye çıkılmasını arzu ve temenni etmiştir.
İşte, 10 Kasım'lar bu yüzden milletçe tuttuğumuz yasa rağmen; Atatürk'ün fikirlerinin daha iyi anlaşılarak tatbik edileceği günler olmalıdır. Bugün bizler onu her zamankinden daha iyi anlayarak, düşüncelerinden daha iyi istifade ederek, bilimin ışığında ülkemiz ve milletimiz için daha iyi neler yapabiliriz onu düşünmeli ve zaman geçirmeden işe koyulmalıyız.
Her 10 Kasım'ın üzerimizde oluşturduğu kaçınılmaz hüzne rağmen, anlam ve önemi bakımından büyük bir gün olduğunu sanırım artık daha iyi anlıyoruz. Atatürk'ün izinde yürüyen ve ulaştığı çizgiyi daha ileriye götürebilecek bir kuvvetin varlığını damarlarında hisseden Türk gençliği, kendisine yakışan başarıyı elde etmekte ve etmeye de devam edecektir.
Büyük kurtarıcımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk!
Sen ebedi istirahatgahında rahat uyu! Bizler emanetin olan Türkiye Cumhuriyeti'ne her zamanki gibi gönülden sahip çıkarak, sana layık bir millet olmaya devam edeceğimizi söz veriyor ve anısı önünde saygı ile eğiliyoruz.
ATATÜRK
Yapraklar dökülür kasımlarda,
Yeller uğuldar vadilerde, ne çıkar,
Bir özgürlüksün çağlara en güzelinden,
Sen bayrak bayrak fikirsin,
Ölüşün diriliştir yeniden.
Başak saçlarında Anadolu’m,
Gözlerinde yurdumun denizleri,
Sen yarınlara uzanmış ışık,
Savaşta kartal, barışta defne çelengi,
Sen sonu yenmiş zamansın.
Sende çarpar, sende düşünür Türkiye’m,
Sende büyür kucaklar,
Ulusun beyni, toprağın yüreği,
Kemal Paşam, Atatürk’üm!
Sen mayıslarda doğan güneş,
Evrenimin sabahı, damarımın kanı,
Sen mavilerde yeşeren yapraksın,
Bir yolsun sevgi, sevgi
Sen her mevsimde açan baharsın!
********************************************************
10 KASIM
Yıl otuz sekiz On Kasım Perşembe
Hatırdan çıkmayacak bir sonbahar.
Sarsılıyor İstanbul yedi tepe,
Yaman esmiş Dolmabahçe’de rüzgar.
Gerçek olamaz, olsa olsa bir düş,
Dokuzu beş geçe Atatürk ölmüş.
Böyle toptan bir yas nerede görülmüş,
Beraber ağlıyoruz kurtlar, kuşlar.
Bu memlekete en çok hizmet eden,
Bu aşk ile dağlara gücü yeten,
On sekiz milyonun omzunda giden
Atam, Ankara sırtlarında yatar.
İlhan DEMİRASLAN
****************************************************
BÜYÜK YAS
Hatırlatmayın ban dokuzu beş geçeyi,
Hele puslu geçen o geceyi…
Söyletmeyin kasım adlı iki heceyi,
Bu benim en büyük yasım.
Bu Atam’ın öldüğü tarih 10 Kasım.
Atam ölmüş Dolmabahçe Sarayı’da
Çok üzüldüm olamadım ya yanında
Ağladım onun öldüğünü duyduğumda
Bu benim en büyük yasım
Bu Atam’ın öldüğü tarih 10 Kasım…
Dudum ki Atam ölmüş
Türkün yanan meşalesi sönmüş
Atam 10 Kasım da gömülmüş
Bu benim en büyük yasım
Bu Atam’ın öldüğü tarih 10 Kasım…
Bu tarihte Atam’ın kalmış cansız eti
Kan ağlıyor Türk Milleti…
Böyle anladık yokluğu, sefaleti
Bu benim en büyük yasım
Bu Atam’ın öldüğü tarih 10 Kasım…
Bu gün duydum sirenler çalıyor.
Sordum ne oldu? Dediler çiçekler soldu…
Dedim niye? Dediler ki Atatürk öldü diye…
Bundan sonra bayraklar yarıya iniyor.
Bu benim en büyük yasım
Bu Atam’ın öldüğüm tarih 10 Kasım…
AZİZ ÇINAR
*******************************