İşte O Benim Öğretmen
Dünyaya geldiğimiz andan itibaren öğrenme ve öğretme fiilinin içersindeyiz. kimi zaman öğrenci kimi zaman öğretmen konumundayız. Bir de bu işi meslek edinen gruba diyoruz öğretmen. Yirmi yıla aşkın bu kutsal mesleğin mensubu olarak diyebilirim ki öğretmenler bu vatan topraklarında isimsiz kahramanlardır. Yaşadığımız toplumda her bir birey olarak kazandığımız her türlü kazanımların bir noktasında eli öpülesi öğretmenler olduğunu unutmayalım. Öğretmenlik mesleğine ilk adım attığımız ilk günlerde öğrendiğim temel bir bilgiyi sizinle paylaşmak istiyorum. Bir çocuğun fiziksel ve zihinsel olarak dönüm noktalarından birisi yedi yaş ve ilk okuma yazma öğrendiği dönemdir. Aslında uzun ve zor bir süreçtir. Bir bebeğin diş çıkarması gibi, emekleyip yürümesi gibi. Bebeğin bu dönemlerinde ona yardımcı olan ebeveyndir. Peki, yedi yaşında ilk okuma döneminde çocuğa yardımcı olan kimdir? Tabii ki öğretmen. Bu yüzdendir ki çok uzun seneler geçmesine rağmen ilkokul öğretmenimizi unutmayız.
Bu kadar önemli bir mesleğe sahip öğretmenlerimize yeterli destek ve değer veriliyor mu toplumuzda? Ya da şöyle bir soru da sorabiliriz bu kadar önemli bir mesleğe sahip öğretmenlerimiz yeterli yetenek beceri ve sorumluluğa sahipler mi?
Bu sorulara kendimce verebileceğim ilk cevap şu; öğretmenlik mesleği sevgi mesleği maddiyatla ifade edilemez. İkinci ise her öğretmeninin en önemli müfettişi vicdanıdır.
Tabii öğretmenlik maddiyat ile ifade edilemez dedim amma her emeğin bir değeri vardır. Bu değer de verilmelidir. Öğretmenlerimizin yapmış oldukları emek karşılığında almış oldukları yeterli midir? Tartışılır.
Öğretmenlik bence bu yüzden suya yazmaktır, şöyle bir bakıyorum yirmi yılı geçen öğretmenlik hayatıma siyah beyaz bir sinema filmi gibi ve bir bakmışsın hiç yaşamamış gibi ismi bilinmeyen, ismi lazım değil işte o benim öğretmen.
Şimdi 24 kasım öğretmenler günü sebebiyle Ödemiş'te yapılan öğretmenler arası şiir yarışmasında birinci olan şiirime yer vereceğim.
İŞTE O BENİM ÖĞRETMEN
Suya yazı yazmaktır parmaklarımla,
Bazen de taşa kazımak tırnaklarımla.
Bazen gözlerimden yaş damlar,
Bazen de kan, işte o benim, öğretmen
Hayallerim vardı, ders kitaplarına sığmayan,
Yazı tahtasından, sıralardan taşan.
Kalemlerin ucundan çıkan kurşun,
Defterlerden saçılan, işte o benim, öğretmen.
Dağ çiçeklerini getirdin, cennet güllerini,
Sere serpe serdin önüme güzellikleri.
İşle dedin nakış nakış, iklim iklim,
Yayılsın tüm yurduma, işte o benim , öğretmen.
Sorsaydın beni, bir öksüzün gözünde bulurdun.
Arasaydın beni, bir yetimin ellerinde kalem olurdum.
Tutsaydın, çağlardım nehirler gibi, bir çocuğun gönlünde
Sevgi olurdum, işte o benim, öğretmen.
Sorsaydın beni, tarihin tozlu sayfalarına
Fatih ile İstanbul'da, Atatürk ile Dumlupınar'da bulurdun,
On beş Temmuz'da Ömer Halis Demir'in gözlerinde,
Şehidin son örtüsü olurdum, işte o benim, öğretmen.
Bu kadar önemli bir mesleğe sahip öğretmenlerimize yeterli destek ve değer veriliyor mu toplumuzda? Ya da şöyle bir soru da sorabiliriz bu kadar önemli bir mesleğe sahip öğretmenlerimiz yeterli yetenek beceri ve sorumluluğa sahipler mi?
Bu sorulara kendimce verebileceğim ilk cevap şu; öğretmenlik mesleği sevgi mesleği maddiyatla ifade edilemez. İkinci ise her öğretmeninin en önemli müfettişi vicdanıdır.
Tabii öğretmenlik maddiyat ile ifade edilemez dedim amma her emeğin bir değeri vardır. Bu değer de verilmelidir. Öğretmenlerimizin yapmış oldukları emek karşılığında almış oldukları yeterli midir? Tartışılır.
Öğretmenlik bence bu yüzden suya yazmaktır, şöyle bir bakıyorum yirmi yılı geçen öğretmenlik hayatıma siyah beyaz bir sinema filmi gibi ve bir bakmışsın hiç yaşamamış gibi ismi bilinmeyen, ismi lazım değil işte o benim öğretmen.
Şimdi 24 kasım öğretmenler günü sebebiyle Ödemiş'te yapılan öğretmenler arası şiir yarışmasında birinci olan şiirime yer vereceğim.
İŞTE O BENİM ÖĞRETMEN
Suya yazı yazmaktır parmaklarımla,
Bazen de taşa kazımak tırnaklarımla.
Bazen gözlerimden yaş damlar,
Bazen de kan, işte o benim, öğretmen
Hayallerim vardı, ders kitaplarına sığmayan,
Yazı tahtasından, sıralardan taşan.
Kalemlerin ucundan çıkan kurşun,
Defterlerden saçılan, işte o benim, öğretmen.
Dağ çiçeklerini getirdin, cennet güllerini,
Sere serpe serdin önüme güzellikleri.
İşle dedin nakış nakış, iklim iklim,
Yayılsın tüm yurduma, işte o benim , öğretmen.
Sorsaydın beni, bir öksüzün gözünde bulurdun.
Arasaydın beni, bir yetimin ellerinde kalem olurdum.
Tutsaydın, çağlardım nehirler gibi, bir çocuğun gönlünde
Sevgi olurdum, işte o benim, öğretmen.
Sorsaydın beni, tarihin tozlu sayfalarına
Fatih ile İstanbul'da, Atatürk ile Dumlupınar'da bulurdun,
On beş Temmuz'da Ömer Halis Demir'in gözlerinde,
Şehidin son örtüsü olurdum, işte o benim, öğretmen.