Türkiye’nin En Kaliteli Zeytinyağı Birgi’de Üretildi(videolu)
"Mario Solinas Türkiye" Naturel Sızma Zeytinyağı Kalite Yarışması'nda birinci olan Pirgion Soğuk İşlem Zeytinyağı'nın öyküsünü anlatan işletme sahibi Kerem Çakıroğlu, "Mutfağımızda kullandığımız yağımızla birinci olduk" dedi.
Uluslararası Zeytin Konseyi`nin himayesinde Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi tarafından düzenlenen "Mario Solinas Türkiye" Naturel Sızma Zeytinyağı Kalite Yarışması'nda birinciliği Ödemiş'e getiren Pirgion Soğuk İşlem Zeytinyağı'nın işletme sahibi Kerem Çakıroğlu, Türkiye'nin en kaliteli zeytinyağının sırrını Cephe Gazetesi'ne anlattı.
"Olgun ve hafif meyvemsilik" kategorisinde seçkin jüri tarafından en kaliteli zeytinyağı seçilen Pirgion Soğuk İşlem Zeytinyağı, Birgi girişinde Çakıroğlu ailesine ait fabrikada üretildi. Yıllardır soğuk işlemle zeytinyağı üreterek çizgisini sürdüren Pirgion, en prestijli yarışmada da ödüle layık görülerek kalitesini bir kez daha tescillemiş oldu. Aynı zamanda Pazar günleri "Lezzet Durağı" ile Birgi'nin ve yörenin lezzetlerini sunan Çakıroğlu ailesi adına Kerem Çakıroğlu, bugüne dek attıkları adımları paylaştı.
"Hindistan'dan Başlayan Kalite Yolculuğu"
Başarı öyküsünün 2008'de başladığını ifade eden Çakıroğlu, "Bundan yaklaşık 10 sene önce Hindistan'la bir ticaret yapma düşüncesiyle yola çıktık. Amacımız Çin ya da Hindistan gibi diğer ülkelerden bir şeyler getirmek yerine oraya bir şeyler götürmekti. Bu noktada Hindistan'ın bu tür ürünleri tüketme isteği olduğunu öğrendik ve oraya gittik. Fakat daha önce yapılan ticari çalışmalarda Türkiye ciddi anlamda darbe yemiş. İmaj kaybı olmuş. Hintlidir anlamaz diye karışık yağlar gönderilmiş iyi yağlar yerine. İnsanlar bilmedikleri konularda fikir üretmektense bu işi bilenlerle görüşüp ya da tekniklerini öğrenip doğruluk noktasına yürümeye çalışıyorlar. Hintliler de çok güzel analiz laboratuarları kurmuşlar, o analizlerde de yağ götürenlerin yanlışları ortaya çıkmış. Orada bir sıkıntı keşfettik. Dönüş yolunda araştırmalarımızı yaptık. Dedik ki iyi bir yağ ticareti yapmak istiyorsan ya çok yüklü miktarda parayla laboratuar kuracaksın ya da fabrika kurup yağının arkasında duracaksın. Ürettiğin yağı satmak, alıp sattığın yağı satmaya göre çok daha faydalı. Öyle bir sermaye olmadığından üretim noktasına yöneldik. Memleketimiz Ödemiş. Ödemiş'e gelip üretelim dedik. O dönem başarılı bir belediye başkanlığı yapan Cumhur Şener'in de destek ve tavsiyeleriyle Birgi'de bir şeyler yapmaya karar verdik" dedi.
Soğuk İşlemle Gelen Başarı
40-45 fabrika örneğini inceledikten sonra Birgi'deki soğuk işlem fabrikayı kurduklarını aktaran Çakıroğlu, "Şehrin girişinde olduğumuz için mimarimizi şehrin dokusuna uygun şekillendirdik. Makine tercihinde de Türk mühendis ve işçilerinin yaptığı bir şeylerle fabrika kurmak istedik. Bunları düşünerek Aydın'daki Hakkı Usta (HAUS) Makine ile anlaştık. Onların prototip bir makinesi ile 2008 yılında üretime başladık. Zeytinyağı hazırlarken bir takım unsurlardan uzak tutulması gerekiyor. Zeytin hamurunun ve zeytinyağının. Bu makine bunlara uygun bir makine. Soğuk sıkım sistemli. Soğuk sıkım deyince değirmen taşlarında ezilmiş, çuvallarla sıkılmış yağ geliyor akla fakat olay şudur; üretim sırasında hamur elde edildikten sonra, su ve ısıdan muaf tutulmasıdır.
Çünkü zeytinyağının içinde başka hiçbir yerden alamayacağımız vitamin ve mineraller bulunuyor. Bunlara biz polifenol bileşenler diyoruz. Polifenol bileşenlerin kimyasal özelliği ise sıcakta buharlaşan ve kendini de suya çözen maddeler olmaları. Dolayısıyla çok sıcak sıkım yapıyorsanız, bu faydalı bileşenlerin bir kısmını suya bir kısmını da buharla havaya bırakmış oluyorsunuz. Boşa gitmiş oluyor. Elinizde bu faydalı maddelerin çok azı kalmış bir ürün elde etmiş oluyorsunuz. Biz bu faydalı bileşenleri tutan bir ürün yapmak istedik. Yani herkesin tersine bir sistem geliştirdik. Uluslar arası değeri soğuk sıkımın 30 derecedir. Biz geliştirdiğimiz makineyle sıkımın sıcaklığını oda sıcaklığı olan 27 derece yapıyoruz. Elimizdeki hamur dediğimiz kırılmış zeytin de 23-24 dereceye gelmiş oluyor. Biz hamuru ısıtmamış oluyoruz. Zeytinin çeşidine göre 30 ila 45 dakika süren yoğurmanın ardından dekantöre geliyor. Burada ilave su vermediğimizden ayrışma rahatlıkla oluyor. Yağın içinde su bırakmıyor. Dolayısıyla diğer işletmelerdeki seperatörü kullanmamış oluyor, mekanik işlemi azaltmış oluyoruz. Ancak bizim sistemimizde hijyen çok önemli olduğun her kullanımda yıkama yapıyoruz. Bu bir parça maliyeti de artırıyor" dedi.
Sıcak ve soğuk sıkım arasında miktar farkının bulunmadığını söyleyen Çakıroğlu, "Su miktarını çıkardığınız zaman sıcak ve soğuk sıkım arasında miktar farkı bulunmuyor. Ancak biz soğuk sıkımla ürüne özenimizi katmış oluyoruz. Gerçek bir zeytinyağı ortaya çıkartmaya çalışıyoruz. Bunun elbette satışı etkileyen tarafları oluyor. Çünkü maliyet yükselince fiyatlar da yükselmiş oluyor. Tüketici ikisini de yağ statüsüne koyup fiyat dengesi kurmaya çalışıyor. Ancak şöyle bir şey var ki; kötü üretilmiş bir üründen çok miktarda kullanmaktansa vücuda zarar vermektense ya da vücuduna faydalı bir şey alamamaktansa kaliteli bir üründen az miktarda kullanıp vücuda yarar getirmek daha önemli diye düşünüyorum. Yavaş yavaş yükselen bir tüketici bilinci söz konusu zeytinyağında. Fakat halen ciddi eksikliklerimiz var. Bunu eğitimlerle, basın aracılığıyla anlatarak bilinç düzeyi oluşturmaya çalışıyoruz. Biz bu bilinçle 2008 yılında çıktığımız yolda bunu etrafımıza yaymaya çalıştık. Bununla ilgili internet sitesinden satış yapan ilk işletmelerdeniz. Amacımız araya aracı koymadan doğrudan tüketiciye ulaşmak. Dolayısıyla daha uygun fiyatlarla sağlıklı yağı mutfaklara ulaştırmak istiyoruz" dedi.
"Yarışmaya Özel Bir Yağ Üretmedik"
"Kötü 10 kilo yağ tüketeceğinize 3 kilo iyi yağ tüketin" diyen Çakıroğlu şöyle devam etti: "Bugün sağlık harcamalarına baktığınızda sağlıklı beslenmenin önemi ortaya çıkıyor. Bugün ucuz diye tükettiğiniz ürünler yarın sağlığınızı kaybettiğinizde karşınıza hem günlük hayatınızı hem de bütçenizi etkileyen pahalı ürünler olarak çıkabiliyor. Bu yolda müşterilerimizin takdiri bizi belli bir noktaya getirdi. Onların takdirinin yanında bir madalya ile taçlanmamız gerektiğini hep düşünüyorduk. O da bu yıla nasip oldu. Mario Sollinas Türkiye yarışması dünyanın en prestijli zeytinyağı yarışmasıdır. Bu yarışmaya pek çok alanda katılabilirsiniz. Ancak mutlaka kayıtlı bir işlem yapmanız gerekir. Testlerden geçmeniz gerekiyor. O noktada ciddi bir eleme söz konusu. Her başvuranı değerlendirmeye almıyorlar. Jürisi iki ayaktan oluşuyor. Türkiye'de belli alanlarda başarı göstermiş isimler var, tadım noktasında ise yurtdışından dört duyusal test yapan isim geliyor. Belli standartlara göre tadımlar yapılıyor. Olgun zeytin hafif meyvemsilik alanında biz katıldık. Bizim kendimize vizyon edindiğimiz tamamıyla tek tip ve kaliteli yağ üretimimizin bir miktarıyla bu yarışmaya katıldık. Bu yarışmaya özel bir yağ hazırlanmadı. Üretim sezonunu tamamlamıştık, elimizdeki stokla yarışmaya katıldık. Pazar günleri kahvaltımızı ve yemeklerimizi verirken kullandığımız yağla katıldık. Bizim zaten hedefimiz kendimizin yiyeceği, çocuklarımıza vereceğimiz ürünlerin satılması. Mutfağımızda kullandığımız, satışa çıkardığımız yağ ile birinci olduk. Önümüzdeki yıllarda prestijli diğer yarışmalara katılma şeklimiz de hep bu olacak. 9 yıldır bizde her şey standart"
"Düzgün İş Yaparsanız Kazancınız Yükselir"
Yurt içi ve yurtdışında bu alandaki seminer ve eğitimlere mutlaka katıldıklarını, alanında uzmanlaşmış isimlerden danışmanlık hizmeti aldıklarını kaydeden Çakıroğlu, "Şuna inanıyoruz ki Türkiye'de, sektör ne olursa olsun, düzgün bir şekilde iş yaptığımız zaman dünya pazarındaki kazancımız daima yüksek oluyor. Aslında şu şekilde mal yapsam da şöyle para kazansam dediğiniz rakamlardan dediğiniz rakamlardan çok daha fazla para kazanabilir, başarılar elde edebilirsiniz. Önemli olan düzgün, doğru ve kuralına uygun hareket etmek. Bunu yaparken de bu ruhu içinizde hissetmeniz. Bu DNA'nızda olması gereken bir şey. Bizim için temel kural kendimizin tüketeceği yağı üretmektir.
"Büyük Potansiyel Var"
Biz en iyi ürünü nereden buluyorsak oradan alıyoruz. Birgi'den, Bayındır'dan ya da Nazilli'den. Biz memecik ve çekiçtenin başarılı bir yağlık zeytin türü olduğunu savunuyoruz. Ayvalıkçılar bana kızacaktır ama sofralık zeytinden çıkan yağın ömrü daha kısa olur, daha ince bir yağ olur. Bu bölgenin çekiçtesi, memeciği, gülümbesi yağlık oluşmuş zeytinlerdir. Bunları düzgün üretirseniz mükemmel bir yağ üretmiş olursunuz. Küçük Menderes havzası bu alanda büyük potansiyele sahip, yeter ki bu bölgeye ait zeytinler dikilsin. Deliceye aşılı çekiçte, memecik, gülümbe ile bölgede daha önemli işler yapılabilir. Önemli olan bilinçlendirme ve eğitimle daha güzel daha kaliteli yağın elde edilebilmesi" diye konuştu.
Hiç yorum yok