Yüksek Binaların Zararları
İngiltere’nin başkenti Londra’da 24 katlı binada çıkan yangın, ‘Yüksek binalar ne kadar güvenli’ sorusunu akla getirdi. Aslında yüksek binaların, insan psikolojisi ve çevre üzerine zararları başta olmak üzere bir çok açıdan risk teşkil ettiği belirtildi.
Adli Bilimciler Derneği Başkanı Prof.Dr. Hamit Hancı ve Adli Bilimciler Dernegi Adli Mühendislik Komisyonu Başkanı Melike Özlem Bilgili, yüksek binalar hakkında önemli açıklamalarda bulundu.
Dikey Mahallelerde Oturur Olduk !
Modern yaşamın bilinen en belirleyici özelliği, her şeyin en ^büyüğüne ulaşmak şeklinde karşımıza çıkıyor. En yüksek binayı tasarlamak, inşa etmek, en yüksek tepeye tırmanmak, en uzun yolu kat etmek, en derine dalmak veya en büyük yapıda yaşamak gibi... Bu açıdan bakıldığında, teknolojik gelişmenin de yardımıyla, binalara gün geçtikçe yeni katların eklenmesi, çatıların gökyüzüne yaklaşması çok da şaşırtıcı değil.
Çevre Üzerindeki Zararları
Çevre kirliliği genel olarak insanların her türlü faaliyetleri sonucu suda, toprakta ve havada meydana gelen olumsuz gelişmelerle ekolojik dengenin bozulması ve böylece ortaya çıkan kötü koku, zehirlilik, radyasyon, gürültü, hava kirliliği ve arzu edilmeyen diğer sonuçlar olarak tanımlanabilir.
Çevresel problemlerin nedenleri hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde benzer bir eğilimle, plansız kentleşme ve sanayileşmeyle ilgilidir.
Burada plansız kentleşmeyi önemle vurgulamamızın nedeni çevre üzerindeki tahribatın asıl nedeninin birçok kaynakta gösterildiği gibi kentleşmenin değil, plansız kentleşmenin olduğudur.
Özellikle insanların daha iyi yaşam şartlarına kavuşmak amacıyla YÜKSEK BİNALARA rağbet etmesi durumu vahim hale getirmektedir.
İklim Üzerindeki Etkileri
Aşırı ısınmaya neden olmaktadır. Örneğin yollar, kaldırımlar ve özellikle Yüksek Binalardan oluşan alanlar, gün boyu depoladıkları enerjiyi geceleyin serbest bırakarak iklimin aşırı ısınmasına neden olmaktadır. Yine aşırı yapılanma rüzgarların esişini olumsuz yönde etkileyerek bitki örtüsüne zarar vermektedir. İklimin aşırı ısınmasına neden olan bir diğer etkende sera etkisidir. Atmosferdeki artan karbondioksit miktarı bir seradaki cama benzer şekilde güneş ışınlarının içeriye girmesine engel olmazken, tekrar atmosfere dönmesine engel olarak dünya ısısının artmasına yol açmaktadır
Hava Kirliliği
Hava kirliliği hava ortamındaki kirletici unsurların havanın kendini temizleme kapasitesini aşması sonucu meydana gelmektedir. Bu açıdan hava kirliliği toz, duman, koku, su buharı gibi kirletici
unsurların insan ve diğer canlılar ile eşyalara zarar verecek miktarlara yükselmesi olarak tanımlanabilir.
Yüksek Binaların artışı ile hava akımlarının doğallığı kaybolur, çeşitli hava koridorları oluşur; bazı alanlarda hava akımı engellenirken, bazı alanlarda hava akımı şiddetlenir.
Elektromanyetik Alan Kirliliğine Neden Olurlar
Yüksek Binalardan oluşan yaşam tarzında: EMA-Elektro manyetik Alan kirliği üst noktalardadır. Yüksek binaların katları, ofisleri, daireleri arasında bu kirlilik rahatlıkla paylaşılır. Elektro manyetik alanlar mevcut binaların duvarları arasından rahatlıkla geçerler. Komşunuzun elektrikli cihazlarla yaptığı tüm faaliyetler uzaklığı oranında sizlerin dairenizi, ofisinizi etkiler!
Yüksek binaların elektrik kabloları; zayıf akım alçak gerilim- orta ve yüksek gerilim kabloları, bu kabloların beslediği tüm cihazlar, makineler, motorlar ve her türlü akım çeken üniteler bina içerisinde yüksek bir "kirli elektrik alanı" oluştururlar.
Ayrıca aydınlatma armatürlerinin yaymış olduğu titreşim ve ısıları (bilhassa ekonomik floresanların güçlü titreşimleri) insan organizması üzerinde oldukça zararlıdır ve Dünya sağlık örgütünün "kansorejenler" listesinin ilk sıralarına şimdiden yerleşmiş durumdadır.
Hava Kirliliği
Hava kirliliği hava ortamındaki kirletici unsurların havanın kendini temizleme kapasitesini aşması sonucu meydana gelmektedir. Bu açıdan hava kirliliği toz, duman, koku, su buharı gibi kirletici unsurların insan ve diğer canlılar ile eşyalara zarar verecek miktarlara yükselmesi olarak tanımlanabilir.
Yüksek Binaların artışı ile hava akımlarının doğallığı kaybolur, çeşitli hava koridorları oluşur; bazı alanlarda hava akımı engellenirken, bazı alanlarda hava akımı şiddetlenir.
Elektrik alan ve manyetik alan sadece insanları mı etkiliyor?
ABD, Türkiye, Yunanistan, Almanya, İspanya, Portekiz, Hırvatistan, İsviçre, Kanada ve Avustralya gibi onlarca ülkede bal arıları gizemli bir şekilde ortadan kayboluyor. Yapılan ilk araştırmalar arı ölümleri temelinde Elektromanyetik kirliliğin olduğunu işaret ediyor. Bu kirlilik arıların navigasyon (yön bulma) yeteneklerini tamamen çökertiyor. Arıların teknoloji kullanımının üst seviyelerde olduğu gelişmiş ülkelerde yüksek oranda ölmesi dikkat çekicidir. Bu durum:
Einstein'in "Eğer arılar yeryüzünden kaybolursa insanlığın sadece 4 yıl ömrü kalmış demektir" şeklindeki bilimsel kehanetini yeniden gündeme getirdi...
Elektromanyetik alanın kapsamı olan, Elektrik alan ve manyetik alan birbiriyle ilişkilidir. Örneğin, Fırtınalı bir havada şimşek çaktığı anda veya bir yere yıldırım düştüğünde pusula iğnesinin hareket ettiğini görebilirsiniz. Bir elektrik alandaki değişiklik yakındaki bir manyetik alanda değişikliğe neden olur, ve bu değişiklikte elektrik alanda değişiklik yapabilir.
İnsan vücudunda; cilt ile cisimler arasında oluşan mikrokıvılcım, saçların ve vücut tüylerinin titreşmesi, cildin üzerine "üfleniyormuş" duygusu, deri iğnelenme hissi ve nahoş bir his algılanması durumunda elektrik alan etkisinde kalındığına dikkat edilmelidir.
Uzun vadeli etkiler
•Genetik yapının bozulması,
• Beyin hücrelerinde ölüm ve beyin tümörü,
• Beyaz kan hücresi (lenfoma) kanseri,
• Beyin bariyerinin zedelenmesi,
• Kalp rahatsızlıkları,
• Hafıza zayıflaması,
• Kalıcı işitme bozuklukları,
• Embriyo gelişiminin zarar görmesi,
• Düşük riskinin artması,
• Kan hücrelerinin bozulması
Kısa vadeli etkiler
•Stres,
•Görüş alanın daralması,
• Kulak bölgesinde ısınma (özellikle cep telefonu), •Kalp pilinin bozulma riski,
• Kulak çınlaması,
•Yorgunluk hissi,
• Konsantrasyon bozulması,
•Baş ağrıları,
•İşitmede geçici aksaklılar,
•Sersemleme
Yüksek katlı binalar, çalışanlara sağladıkları konfor, kaynakların ekonomik kullanımı, daha fazla insanı bir arada çalıştırma imkanı gibi olumlu katkılarının dışında birçok sağlık sorununu da beraberinde getirmektedir. Klimalardan kaynaklanan enfeksiyonlar, üst solunum yolu sorunları bunlardan bazılarıdır. Özellikle de gerilim tipi baş ağrısı şikayeti oluşturduğu saptanmıştır. Çevrelerinden güneş çalan bu binaların, asosyalleşmeye kadar sosyo- psikolojik etkilere neden olduğu vakalar mevcuttur.
Yüksek katlı binalar, estetik nedenlerle çoğu kere boydan boya düz bir dış görünüme sahiptir. Bu durum dış cephe yangınlarında binanın bir anda yanmasına neden olur. Girinti çıkıntılar yangını yavaşlatan engeler yaratır.
- Örneğin Polat Towers yangınında: 34 kat (140 m) boyunca dış cephe tepeye kadar 3,5 dakikada (66 cm/s hızla) yanmıştır.
- İtfaiye teşkilatının yangınlara 5 dakikada yetişecek plana sahip olduğu dikkate alındığında, dış cephe yangınının bu hızına yetişemeyeceği, ancak tüm cephe tutuştuktan sonra olay yerine varabileceği ortaya çıkmaktadır.
Yüksek katlı yapılaşma, on yıllar boyunca dünyanın hemen her yerinde, yüksek nüfus artışı ve hızlı şehirleşmenin gereklerine uygun cevabı verebilmenin tek çaresi olarak görülmüştü. Ancak, yine on yıllardır yapılan araştırmalar, yüksek yapılaşmanın çok ciddi psikolojik ve sosyal tahribat doğurduğunu ve toplumsal dejenerasyona yol açtığını ortaya çıkartmaktadır. Bizim ülkemizde hala büyük ümitler bağlanan yüksek yapılaşma, batı dünyasında çoktan gözden düşmüştür. Bugün geçmişin hataları olarak kabul edilen yüksek apartman blokları pek çok Batı ülkesinde on yıllar önce onları gururla inşa edenler tarafından birer birer yıkılmakta, yerlerine daha düşük yoğunluklu alçak binalardan oluşan toplu konut siteleri yapılmaktadır
Terör Olayları Açısından Değerlendirilmeli
Yüksek binalarda güvenlik ve afet önlemleri hep deprem üzerine kurulu olarak ele alınmıştır. Ama yangın, biyolojik ve kimyasal saldıralar ve terör olaylarda, yüksek katkı binaların güvenirliliği ciddi şekilde ele alınmalıdır. Artık şehirlerin iki üç katlı alanlarıyla park alanlarıyla yatay büyümesi sağlanmalıdır.
Kaynak :Bilim ve Sağlık Haber Ajansı – Özel Haber
Hiç yorum yok