SON DAKİKA

Nefsimizi Kontrol Etme

Nefse ve onu şekillendirene yemin olsun ki, O Allah ki, insanın doğasına, fıtratına, nefsine kötülük ve iyilik yapma potansiyelini koydu. Kim, kendini kötülüklerden alıkoyar ve kendini geliştirirse, mutlaka kurtuluşa erer, kim kendini kötülüklerden arındırmaz, kötülüklere açık olursa, mutlaka kaybeder.” Kardeşlerim! Nefis meselesi, insanın bilmemiz gereken mühim bir meseledir. İnsan, kendine iyilik yapması için, önce kendini tanıyacak sonra ıslah edecek. Çünkü nefis, içerisinde iyilikleri ve kötülükleri taşıyan bir kuvvettir. Nefis öyle bir güçtür ki, 7 milyar insan bir araya gelse, nefsin insana yaptığını yapamaz.

İnsan, beden ve ruhtan yaratılmıştır. İnsanın maddi azaları olduğu gibi, manevi azaları da vardır. Maddi azalarımız, elimiz, gözümüz gibi bedenimizin cüzleri olduğu gibi, ruhumuz, sırrımız, kalbimiz gibi manevi azalarımız da mevcuttur. Bedeni, maddi azalarımız, dünya için verilmişken, manevi azalarımız ise, ahiret için verilmiştir.

Nefis, bu dünya için bize verilmiş bir güçtür. Nefsin iki asli görevi vardır. Birisi şehevi kuvvet, ikincisi gazap kuvveti. Şehevi kuvvetten maksat, arzu ve isteklerin teminini sağlamaktır. Mesela vücudumuzun %70'i sudur. Bu su, insandan terlemekle ve ürolojik sistemle çıkıyor. Sıvı içmezsek, ölürüz. Allah, bize rahmet etmiş, bunu giderecek şehevi kuvvet vermiş. Bu olmazsa, kimse yemez, içmez, dünya atıl hale gelir. Dolayısıyla neslin devam ihtiyacını bu veriyor. Cinsellik, şehevi kuvvetin kırk vazifesinden birisidir. Kısaca bedenin ihtiyaçlarını gidermek için verilmiş bir kuvvettir.

Ruhun vazifesi ise, farklıdır. Ruh, inanç, umut, yaşama amacı sayesinde, bizim yaşama tutunmamızı sağlar. Maddi bedenin ihtiyaçlarını, nefis karşılar. Susadın mı, istetir, acıktın mı, istetir. Nefsin şehevi kuvveti dışında, bir de gazap kuvveti vardır ki, bu kuvvet, insanın kendisine yapılacak can, mal ve namusuna karşı yapılacak saldırılara karşı insanı korumak için, Allah tarafından insana verilen bir kuvvettir. Eğer insana bu kuvvet verilmeseydi, insan kendisini nasıl koruyacaktı.

Nefsin iki asli vazifesi olan şehevi kuvvet ve gazap kuvvet verilmiş fakat ona sınır konulmamıştır. Onun içindir ki, şehevi kuvvet ve gazap kuvvetinin sevk ve idaresi için akıl verilmiştir. Çünkü nefis, doğru- yanlış ayrımı yapmaz. O, ihtiyaçlarını, en çabuk yoldan temin etmek ister. Nefsin öyle bir yapısı vardır ki, suyu içtiği gibi, şarabı da içer. Ayırt edebilecek kabiliyeti yoktur. Aklın, nefis için bir filtre sistemidir. Neyin doğru, neyin yanlış olduğunu söyler. Bazen nefis, aklı etkiler, dolduruşa getirir, onu yoldan çıkarır. Allah, lütfunun gereği akla kapı açmak, nefsin dolduruşuna gelmemesi için, Kitap ve Peygamber sayesinde şuraya kadar helal dairesi, şuraya kadar haram dairesidir diyerek, akıl, nefis ve vahiy arasında anlamlı ve bütüncül ilişkiler kurarak, insana yol göstermiştir.

Nefisten kurtulalım desek, hayatımız gider. Hiçbir insanın nefsi, beden ölmediği müddetçe ölmez. Nefsi terbiye etmenin, kontrol etmenin en basit yolu, “nefsi hem yemlemeli, hem de gemlemeli”. Yani nefsi helal yoldan beslerken, haramlara karşı uzak durmaktır. Ancak bir şekilde nefse yani kendimize en büyük iyiliği yaparız. Nitekim Kerim'de C. Allah, “Nefse, onu şekillendirene yemin olsun ki, Allah, insanın nefsine kötülüğü ve iyiliği de koydu. Kim kendini kötülükte alıkoyar ve kendini geliştirirse, kesinlikle kurtuluşa erer. Kim kendini, kötülüklerden alıkoymaz ve geliştirmezse, kesinlikle kaybeder.”

Tasavvuf erbabının, Peygamber Efendimize (sav) isnat ettiği, nefsin tabiatını ifade eden şu hadisi, nefsin ne olduğunu çok iyi ifade etmektedir: Allah, nefsi yaratmış ve demiş ki, “Ben kimim, sen kimsin? Nefis, Sen, sensin, ben, benim.” dedi. Bunun üzerine Allah, nefsi, ateşte yakmak dahil, bir takım cezalarla terbiye etti ve sonra tekrar sordu. “Ben kimim, sen kimsin?”. Nefis, “ben benim, Sen sensin” dedi. Bu sefer Allah, nefsi, aç bıraktı. Bunun üzerine nefis, Allah'ın sorduğu soruya, “Sen, âlemleri terbiye edensin, ben aciz bir varlığım.” Dedi. Bu Hadisi Şeriften anlaşılıyor ki, nefiste, Rububiyet yani Rab olma iddiası vardır. Çünkü nefis, firavun gibi kör ve sağırdır, Hak ve hakikate karşı kapalıdır. Sürekli gücü, tekelinde tutmak ister. Bu durumda her insanın, kendi dairesi mevcuttur. K. Kerim'de Firavun karakteri, saltanat, güç tutkusu, Karun'un mal tutkusu, nefsin ıslah edilmediği takdirde, sahibinin neler yapabileceğinin açık ifadesidir.