Anıl Selek/DEMOKRASİ MEMOKRASİ FALAN FISTIK
Bizim gibi sözde (!) gelişmekte olan ancak kanımca gelişememekte (!) olan ülkelerin en büyük sorunu demokrasi bilincidir. Çünkü gelişmişlik birçoklarının sandığı gibi ekonomik göstergelerden ibaret olmayıp tam tersi daha çok demokratik, insan hakları, bilinç ve eğitim düzeyi gibi alanlarda yol kat etmekle gerçekleşir.
En sağdan en soldaki görüş sahipleri hatta radikal düşüncedekilerin ağzına pelesenk ettikleri bir ifadedir "demokrasi". Bu ifadenin anlamı üzerine birçok tanım yapılmıştır. Çocukların okulda öğrendikleri en basit ifade ile "halkın kendini yönetmesi" olarak bilinirken TDK'nın güncel Türkçe sözlük sadece altı kelimecik açıklama ile " Halkın egemenliği temeline dayanan yönetim biçimi" olarak tanımlamıştır. Daha geniş ve ifadeye uygun tanım ise Türkçe Bilim Terimleri Sözlüğünde yapılmış: " Siyasal yönetim ve denetimin, halkın belirli bir devre için çoğunluk oyuyla seçtiği temsilciler eliyle gerçekleştirildiği, temel ilkesi yurttaşların eşitliği ve özgürlüğü olan, hukuk devleti ilkesinin geçerli olduğu ve azınlık haklarının anayasayla korunduğu toplumsal düzen, halk yönetimi." Peki ağzından demokrasiyi düşürmeyen kaç kişi bu tanımdan haberdar ve demokrasiyi tanımdaki gibi algılıyor?,
Demokrasiyi sadece oy verme olarak gören, çoğunluğun her dediğini yapabilmesi gerektiğini düşünen hatta sadece biat ettiği kişinin demokratik haklarının olacağı zannı taşıyan daha da kötüsü "sadece birileri söyledi diye demokrasi diye bir şeyin varlığından haberdar olan ancak varlığı ile yokluğu arasındaki farkı anlamaktan uzak" o kadar çok insan var ki! İşte ne olduğunu bilmediği bir hakka dayanarak oy veren, seçiminin sonuçlarını göremeyen kişilerin bile seçme hakkını kullandığı bir sistemdir demokrasi. Yazdıklarıma kızıp çok aşırıya gittiğimi düşünenler olabilir ancak bu sözlerim birebir yaşadığım ve aşağıda aktaracağım yaşanmışlıkların ifadesidir.
Herkesçe malum olduğu üzere 15 Temmuz gecesinden başlayan ve haftalarca süren "demokrasi nöbeti" demokrasiye sahip çıkmak anlamında güzel bir örnekti, daha doğrusu bazı katılımcılar ile konuşuncaya kadar ben öyle sanıyordum. Uzun zamandır tanıdığım ve birkaç işinde de hukuki yardımda bulunduğum bir büyüğümüzle o günlerde konuşma fırsatı bulmuştum. Her gece "demokrasi nöbeti" için dışarı çıkıyor saatlerini harcıyordu. Dış görünüşü, saçı ve sakalıyla tezat görüntü oluştursa da demokrasiye sahip çıkması hoşuma gitmişti. Bununla ilgili konuşurken anladım ki aslında "demokrasi nöbeti" tutmuyordu (!), o sevdiği liderinin dediğini yapıyordu(!). Çünkü kendi ifadesiyle "Erdoğan bize sokağa çıkın dedi çıktık. Ne zaman yeter derlerse gireceğiz" demişti. Bu kez ben sormuştum ona "iyi de hatırladığım kadarıyla gezi olaylarında sokağa çıkanlara karşıydın ne değişti?". Cevabı ürkütücüydü "bir şey değişmedi biz halkın yarısını arkasına almış Erdoğan için ve O'nu korumak için çıktık, geziciler toplumun ne kadarının temsil ediyor? Hem onlar anarşist." Demokrasi ve halkın sokağa çıkması için belli bir yüzde olmalıydı onun için yani azınlık hakları, demokrasi gerekleri bir şey ifade etmiyordu bizim demokrasi nöbetçimiz için, çünkü o demokrasiyi sadece kendisi ve biat ettikleri için istiyordu.
Birkaç gün sonra sosyal bir ortamda genç biriyle tanıştım. Ateşli bir iktidar savunucusuydu. Bir ara demokrasi nöbetlerinde çekilmiş bir fotoğrafı gururla masadakilere gösterdi. Araya girerek bir şey bilmiyormuş gibi sordum "ne fotoğrafı bunlar?" , beriki cevapladı "abi yok muydu darbe sonrası gece sokağa çıktık ya", masadakilerden biri atladı "abi demokrasi nöbeti yav" bizimki tekrar söz aldı ve sırıtarak "hah işte demokrasi memokrasi nöbeti falan fıstık işte…". Öylece bakakaldım yüzüne…
Cumartesi günü aklıma geldi bu yaşadıklarım. Hala anayasa değişmediği için yasaya aykırı olarak siyasi söylemlerde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın hemen her ortamda propaganda yapmasına kimse ses çıkartmazken, Çanakkale'de kolin otel yetkililerinin Meral Akşener'in kongre salonundaki toplantısında elektrikleri keserek konuşmasının önüne geçmeye çalışması yukarıda anlattığım olayın hafızamda canlanmasına sebep oldu.
Anlaşılan birileri demokrasi istiyordu istemesine de, sadece kendi için demokrasi istiyordu. Anlamayanlara anlayacakları dilde ve günlük sözcüklerle ifade etmeye çalışayım; "demokrasi sadece elinde tutanı ve yanındakileri koruyan bir şemsiye değildir; demokrasi atmosfer gibidir ne kadar kalabalık olursanız olun herkesi içine alır ve herkesin yaşamasını sağlar."
Anıl Selek