Allah bizleri helak olmaktan korusun
Merhaba değerli okurlarım;
Son günlerde yaşadığımız akıl almaz olaylar ve bunlarla beraber geçirdiğimiz deprem ve sel felaketleri geride çok ağır bir bilanço bırakmasa da bizlere bir uyarı niteliğinde olduğu bir gerçek. Ödemiş te geçen hafta yaşanan acı olay, izmirde hergün ayrı cinayet haberleri ve Ramazan Bayram dinlemeden haince yapılan terör olayları Ülkemizi ve Dünyayı kasıp kavururken bu azgınlığın sonu nereye varacak diye düşünmeden edemiyorum. Malum Ramazan ayında olduğumuz için bu hafta da dini bir sohbetle sizlerle olmak istedim.
Tarih boyunca tüm kavimlerin Allah'a başkaldırmak, O'na şirk koşmak, yeryüzünde haksız yere büyüklenmek, nifak çıkarmak, insanların mallarını haksızlıkla yemek, sapkınlık ve azgınlık yapmak gibi ortak bazı özellikleri olmuştu. Bir başka ortak özellikleri de, müminlere karşı baskı ve zulüm uygulamalarıydı. Bu azgın toplumlar müminleri sindirmek için her yolu denemişlerdi.
Kur'an bu toplumlara ilişkin bize birçok bilgi verir. Bunların hatırlatılmasındaki amaç, kuşkusuz tarih bilgisi vermek değildir. Peygamber kıssaları "ibret" alınması için anlatılır ki; helak olanlar, arkalarından gelenleri doğruya yöneltsinler.
Kendilerinden önceki kuşaklardan nicelerini yıkıma uğratmamız, onları doğruya yöneltmedi mi? (Oysa bugün kendileri) onların kaldıkları yerlerde (tarihi kalıntıları üzerinde) gezinip durmaktadırlar. Şüphesiz bunda sağduyu sahipleri için ayetler vardır. (Taha Suresi, 128)
Andolsun, onların kıssalarında temiz akıl sahipleri için ibretler vardır…(Yusuf Suresi, 109-111)
Kıssalara "ibret" amacıyla bakarsak, bugün içinde yaşadığımız toplumda da helak edilmiş toplumlara benzer bir dejenerasyon yaşandığını görebiliriz.
Özellikle "kavmin önde gelenlerinin" önemli çoğunluğu, helak olmuş kavimlerden pek de farklı değildir. Bu kimseler dinin hükümlerini bildikleri halde, taşkınlık, azgınlık ve sapkınlık yapmaktan çekinmezler. Dahası kendilerine Allah'ı hatırlatan müminlere karşı düşmanlık yaparlar.
Tüm kavimler, doğal sebeplerle gelen afetler sonucunda cezalandırılmışlardır. Deprem, sel, fırtına, yanardağ patlaması gibi. Bugün çirkin utanmazlıklarda bulunan ve eski toplumların işlediği suçları işleyenler de, benzer cezalarla karşılaşabilirler. Ülkemiz için de tüm bu anlattıklarımız geçerlidir. Özellikle büyük kentler, inkarcılık, dini ve müminleri alaya alma, adaletsizlik, cinsel sapkınlık gibi konuların oldukça yoğun yaşandığı yerler haline gelmiştir.
Gönderilen tüm peygamber ve resuller kavmine Allah'ı, ölümü, hesap gününü hatırlatmış ve onları Allah'ın azabına karşı kavmini uyarıp korkutmuşlardır. Ancak gönderildikleri kavimler onları yalancılıkla, çıkar elde etmeye çalışmakla ya da üstünlük arayışı içinde olmakla suçlamış ve onların anlattıklarını düşünmeden, öğüt almadan kendi sistemlerini devam ettirmişlerdir. Hatta büyük bir kısmı daha da aşırı giderek müminleri öldürmeye veya yurtlarından sürmeye çalışmıştır. İman ve itaat eden müminlerin sayısı ise her defasında çok az olmuş, Allah yalnızca peygamberi ve beraberindeki inananları kurtarmıştır.
Aradan binlerce sene geçmesine rağmen söz edilen toplum yapısında ve inkar sisteminde pek bir şey değişmemiştir. Günümüzde, Sodom ve Gomorra kentlerindekine benzer hatta daha da aşırı sapkınlıklar yaşayan, sayısı oldukça fazla "Lut Kavmi" vardır. Tartıda adaletsizlik yapan Semud Kavmi, Sebe ve İrem Halkı gibi Allah'ın nimetlerine karşı nankör, Nuh Kavmi gibi dine ve müminlere karşı alaycı, Ad Kavmi kadar adaletten sapmış toplumlar oldukça fazla sayıdadır.
Bu kavimlerin hepsinin ayrı ayrı helak nedenleri vardır. Yaşadığımız dönemde ise bu çirkin davranışların hepsi fazlasıyla görülür. O nedenle bu dönemde imtihan da fazla olabilir. Helak edilen her kavim bu döneme bir delildir. Bunlar çok önemli işaretlerdir…
Toplumların teknolojik yönden ulaşmış oldukları düzey ve imkânları, Kur'an ayetlerinde de haber verildiği üzere, hiçbir önem taşımaz. Bunların hiçbiri, hiç kimseyi üstün, kuvvetli, güçlü, mağlup edilmesi mümkün olmayan, galip olan Allah'ın azabından kurtaramaz.
Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı? Böylece kendilerinden öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını görsünler. Onlar güç bakımından kendilerinden daha üstün idiler, toprağı alt üst etmişler (ekmişler, madenler, sular arayıp çıkarmışlar) ve onu, kendilerinin imar ettiğinden daha çok imar etmişlerdi. Peygamberleri de onlara açık delillerle gelmişti. Demek ki Allah onlara zulmetmiyordu ancak onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı. (Rum Suresi, 9)
Sonsuz güç sahibi Yüce Allah, dilediği anda dilediği toplumu helak edebilir. Ya da dilediğini dünyada güzel bir hayatla yaşatır; ahirette azaplandırır. O'nun her şeye gücü yeter.
İşte biz, onların her birini kendi günahı ile yakalayıverdik. Böylece onlardan kiminin üstüne taş fırtınası gönderdik, kimini şiddetli bir çığlık sarıverdi, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğduk. Allah onlara zulmedici değildi, ancak onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı. (Ankebut Suresi, 40)
Bu Kıssalardan hisse çıkararak toplumumuzun günden güne artan sıkıntılardan kurtulmasını dilerken, Kadir gecenizi ve Ramazan Bayramınizi kutluyor "Allah cümlemizi helak olmaktan korusun" diyorum.
Hoşçakalın...
Melih Erakyol
Hiç yorum yok