Başbakan Yıldırım; "Bu insanları yük olarak görmüyoruz."
Başbakan Binali Yıldırım, "Uluslararası Göç ve Mülteciler" sempozyumunda konuştu.
Başbakan Yıldırım, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi`nde Kamu Denetçiliği Kurumunca (KDK) düzenlenen 4. Uluslararası Ombudsmanlık Sempozyumu`nda konuştu.
"Uluslararası Göç ve Mülteciler" başlığıyla düzenlenen sempozyumda Başbakan Yıldırım, Türkiye`nin 3 milyondan fazla Suriyeli`ye ev sahipliği yapıyor olmasının gurur verici bir durum olduğuna değinerek;
"Bundan da iftihar ediyoruz. Bu insanları bir yük olarak görmüyoruz. Çünkü yaşam hakkı en kutsal haktır. İnsanların hayatlarını kurtarabilmek için yerlerinden yurtlarından, evlerinden barklarından çıkıp bir bilinmeze gitmeleri kolay bir şey değildir. Bu kararı vermek elbette ki hayat hakkının ne kadar kutsal olduğunu gösteriyor. Türkiye olarak biz bu kardeşlerimize kucak açarken, hiçbir hesap içerisinde olmadık. Onların acılarını paylaşmak, hayata tutunmalarına vesile olmak istedik.
Türkiye`de bugüne kadar 3 milyon üzerinde mülteciden 900 bin öğrenci var ancak 510 binine eğitim verebiliyoruz. Diğer 400 bini en temel hak olan eğitimden yararlanamıyor. Türkiye`de misafir ettiğimiz mültecilerin 200 bin bebeği gözlerini bu topraklarda dünyaya açtı ve burada emniyet içerisinde büyüyecekler, hayata tutunacaklar. 21 milyon kez sağlık hizmeti verildi. Türkiye kıt imkanlarıyla ekmeğini paylaşarak, aşını paylaşarak, misafir ettiği, ev sahipliği yaptığı, geleneksel Türk konukseverliğinin en güzel örneğini gösteriyor. Onlara evlerinden uzakta evlerinin sıcaklığını aratmayacak bir şefkat içerisinde yaşamalarına vesile oluyor. Bu bizim inancımız gereğidir, geçmişimiz, geleneğimiz gereğidir. Onun için yapıyoruz, kimseye yaranmak için yapmıyoruz. Herhangi bir hesap içinde de olmadık, olmuyoruz." diye konuştu.
Birleşmiş Milletler Takdir Ediyor
Dünya çapındaki heyetlerin ülkemize gelerek yapılanları takdir ettiklerini belirten Başbakan Yıldırım konuşmasına şöyle devam etti; "Sırtımızı sıvazlıyorlar, `Çok iyi işler yapıyorsunuz` diyorlar. İyi de kardeşim `Sırtımızı sıvazlamayın, biraz da siz yük alın` dediğimiz zaman ortada kimseyi göremiyoruz. Bu üzerinde düşünülmesi gereken çok önemli bir sorundur. Bu sorunu bir ülkenin tek başına halledemeyeceğinin mutlaka görülmesi gerekir. Bugün dünyada mülteci konumuna düşmüş 55 milyon insan vardır. Bunların yeri yurdu yok, memleketi yok. 120 ülkenin nüfusundan daha fazla. Bu büyük probleme duyarsız olmak, sağır olmak, görmezden gelmek, hiçbir sorunu çözmez. Eğer dünyada terörü insanlığın başının belası olmaktan kurtarmak istiyorsak, eğer dünyada küresel barışın, kardeşliğin daim olmasını istiyorsak, yapmamız gereken sorunun kaynağına inmektir. Sorunun kaynağı, adaletsizliktir, sevgisizliktir, hoşgörüsüzlüktür ve ülkeler arasındaki kalkınma, refah farkının azaltılması yönünde gereken gayretin gösterilmemesidir."
Gerçek Mücadeleyi Türkiye Veriyor
Başbakan Yıldırım, DEAŞ`ın El Kaide`den sonra meydana çıktığını ve İslam dinini en kötü şekilde istismar ettiğini vurgulayarak; "İslam`la da hiçbir alakası olmayan bu alçak terör örgütüyle dünya sanki mücadele ediyor. Mücadele etmiş gibi gözüküyor ama gerçek anlamda bu mücadeleyi ortaya koyan Türkiye`dir. Bugüne kadar sınırlarımızdan bölgeye gitmeye çalışan 50 binden fazla DEAŞ sempatizanını engelleyen ülke Türkiye`dir. Sınırlarımızdan geçişini engelledik. 3 bin 500`ün üzerinde DEAŞ örgüt mensubunu da tutuklayarak eylem yapmalarının, kan dökmelerinin, insanları katletmelerinin önüne geçtik." dedi.
Başbakan Yıldırım, Türkiye`nin terörle mücadele konusunda dünyada pek çok ülkeden fazla tecrübe kazandığını ve bunun acılarını en çetin şekilde yaşadığını aktararak; "O bakımdan barışın, kardeşliğin, huzurun değerini bu topraklarda bizden daha iyi bilen kimse yoktur. Onun için Suriye`de akan kanın durdurulması, ateşkesin sağlanması için Cumhurbaşkanımızın önderliğinde Rusya, İran`ın da katkılarıyla bir ateşkes süreci başlattık. Bundan sonraki adım Suriye`de kalıcı barışı sağlayacak siyasi çözümün getirilmesidir. Burada da Birleşmiş Milletlere, bölgedeki bütün koalisyon ülkelerine, ortak sorumluluk düşmektedir. Bunca bedeli ödedikten sonra görüyoruz ki bazı terör örgütleri bu sonuçtan istifade etmeye çalışıyorlar. Yıllarca Türkiye`nin başını ağrıtmış olmaları yetmezmiş gibi şimdi Suriye`de başka başka isimler altında YPG, PYD gibi isimlerle yeni bir arayış içerisinde yeni bir mevzi kazanma yollarını denemektedirler. Dostlarımız şunu iyi bilmelidir ki hangi ad altında olursa olsun, hangi kılığa girerse girsinler biz bunları iyi tanırız. Yıllardır bunun mücadelesini veriyoruz. O bakımdan dost ve müttefiklerimiz iş tutarken 1 kere değil 10 kere düşünmeleri lazım. Kiminle yola gideceklerine oturup karar vermeleri lazım. Ya Türkiye ile karar verecek ya da terör örgütleriyle yollarına devam edecekler." diye konuştu.
Yönetim sistemi değişikliği
"16 Nisan`da yapacağımız halk oylamasının temel amacı Türkiye Cumhuriyeti`nin cumhuriyet kurulduğu günden beri yaşadığı olaylar, edindiği tecrübeler ışığı altında bundan böyle istikrarın kalıcı hale getirilmesi, güçlü siyasi iradenin hep sandıkta tecelli etmesini sağlayacak cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçişi öngören bir değişiklik getiriyoruz." diyen Başbakan Yıldırım değişikliğin kabulü halinde zaman kayıplarının asgariye ineceğini ve vatandaşın verilen sözlerin iki seçim arasında eksiksiz yapıldığını mutlaka göreceğini vurgulayarak son olarak şunları söyledi; "İstikrarın, güçlü iktidarın ne anlama geldiğini 15 Temmuz gecesi bizatihi yaşayarak gördük. 15 Temmuz`da Türkiye`nin demokrasisine, Meclisine, istiklaline karşı alçakça bir saldırı olmuş başta Sayın Cumhurbaşkanımızın dirayeti, hükümetimizin kararlığı ve milletimizin cesareti ile bu alçak girişim püskürtülmüş, darbecilere aziz Türk milleti darbeyi vurmuştur. Bundan sonra eminim ki yeni cumhurbaşkanlığı yönetim sistemiyle, hükümet sistemiyle vesayetler, darbeler, demokrasi dışı girişimler asla ve asla Türkiye`nin gündemine gelmeyecek ve Türkiye muasır medeniyetler seviyesine olan yolculuğunda kararlılıkla devam edecek."