Ödemiş’in kapı komşusu; Birgi
Merhaba sevgili okurlarım;
Tarihin, inancın, geleneklerin birbiri içinde harmanlandığı, küçük bir kasabaya gitme kararı aldığımda kendimi her defasında ya Şirince'de ya da Birgi'de bulurum. Yeşilliklerin içinde ahşaptan oyma evler karşılar sizi samimi bir hava içerisinde…
Orası insanların sımsıcak yuvalarındaki enerjilerini dışarıya da yansıttıkları eşsiz manzaraya sahip tarihi bir kasabadır. Evet, Birgi'den bahsediyorum. Tarihi evleri ve doğa manzarasıyla, efsaneleri ve Birgi cüceleriyle, Lays reklamlarında nam salan Ayşe teyze'mizle, meşhur tengül pidesiyle, İmamı Birgivi hazretlerinin kaldığı medresesi ve kasabanın göz bebeği Çakırağa konağıyla sizlere Ödemiş'in kapı komşusu Birgi'den söz edeceğim.
Birgi isminin bir ve iki sözünün birleşip dönüşmesinden geldiğini söyleyen Evliya Çelebi haricinde pek çok kişi fikir ayrılığı yaşamıştır adıyla ilgili… Çok eski dönemlerden bu yana pek çok efsaneye ev sahipliği yapmış, çokça beylik kurulmuş fakat ilk akla gelen Aydınoğulları Beyliği olmuştur. Bu beyliğe damgasını vuran Umur Bey şuan Birgi'nin sembollerinden biridir. Bir diğer Aydınoğulları beylerinden Mehmet Bey, Bizans Tekfurunun kızı Anastasia için bir camii inşa ettirmiş zamanında. İsmi Ulu Camii, gelin bir de hikayesine göz atalım…
Ulu Camii, Yüce Bir Efsaneye Tanıklık Ediyor
Aydınoğlu Mehmet Bey yıllardır Birgi'yi fethetmek için uğraşmakta fakat sonuç alamamaktadır. Bizans Tekfurunun kızı Anastasia, kalenin surları arasında görüp âşık olduğu Mehmet Bey`e mesaj gönderir. Türkler yine hücumlarından birinde tekfurun kızı kalenin kapılarından birini açtırarak Türklerin bu mücadeleyi kazanmasına yardımcı olur. Olayı öğrenen Bizans tekfuru derhal kızının öldürülmesi için talimat gönderir. Bu şekilde ölmek istemeyen Anastasia, kaleden atlayarak intihar eder. Kenti ele geçiren Mehmet Bey bir süre sonra Anastasia'nın anısına muhteşem bir cami yaptırır. Yüce anlamını taşıyan Ulu Camii bu şekilde ismini tarihe geçirmiş olur.
İki hanımlı ev ve ev sahibi: Çakırağa Şerif Ali ve Çakırağa Konağı
18.yy sonlarına doğru Çakıroğlu Şerif Ali tarafından yaptırılan Çakırağa Konağı Birgi'nin gözbebeği niteliğinde… Osmanlı ve İtalyan mimari yapısının bir araya toplandığı bu biçim muhteşem bir karışımı ortaya çıkarmış.3 katlı, çift köşk odalı ve dışı sofalı konağın alt katı zamanında hem han hem de hizmetli ve nöbetçilerin kaldığı mekan olarak kullanılmış. Bunların yanı sıra konağın en dikkat çekici yanlarından biri; iki hanımlı bir ev sahibi ve her iki odada ayrı ayrı memleket manzaraları… Çakırağa, İzmirli ilk eşi için yaptırdığı odanın duvarına İzmir Kadifekale manzarasını çizdirirken, İstanbullu olan ikinci eşinin duvarında ise İstanbul'un panaroması yer alıyor. Memleket hasreti çekmemeleri açısından yapılan bu ince fikir Şerif Ali'nin şahsına münhasır davranışlarından biri… Hazine niteliğindeki konağın tavanları ise tam bir el emeği göz nuru dedirtecek şekilde sanatsal… Şu sıralar restorasyon döneminde olan tarihi konak bir süre sonra yeniden müze-konak şeklinde tüm ziyaretçilere açık olacaktır. Görmenizi tavsiye edebileceğim nadir yerlerden biridir.
Yazımın sonunu Dalai Lama'nın "Senede bir defa daha önce hiç görmediğin bir yere git." Sözü ile bitiriyorum. Keşfe çıkmaktan, gezmekten, okumaktan, üretmekten korkmayanlardan olun unutmayın para harcayarak sizi zengin yapacak tek şey seyahat etmektir.
Hoşçakalın. Sevgiyle kalın…
Melis Çamlıoğlu
Hiç yorum yok